Dün gece ve bu sabah Türkiye'nin iki farklı bölgesinde sarsıntılar kaydedildi. Önce Van'ın Tuşba ilçesinde 4,6 büyüklüğünde deprem yaşandı daha sonra ise Antalya'da merkez üssü Konyaaltı'nda 4,3, Kemer'da 3.6 ve Serik'te 4.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Sarsıntılar kısa süreli paniğe yol açtı. Prof. Dr. Süleyman Pampal, özellikle Antalya'daki depremde önemli bir faya dikkat çekerek, Hurriyet.com.tr'ye özel açıklamalarda bulundu.
Uzman isim Antalya'da yaşanan depreme özellikle dikkat çekerek, önemli bilgiler paylaştı.
Depremleri Prof. Dr. Süleyman Pampal'a danıştığımda 4 ila 5 büyüklüğündeki sarsıntıların ülkenin deprem gerçeği içinde olağan kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Pampal, "Türkiye'nin hemen hemen her yerinde bu büyüklükte depremler haftada bir ya da iki haftada bir olur. İstatistiklere baktığımızda bunu net olarak görüyoruz. Ancak bu durum ciddiyetsiz davranalım anlamına gelmez. İki depremin de verdiği mesajlar var" dedi.
GİRİT-RODOS HATTI YIKICI DEPREMLERİN KAYNAĞI
Antalya ve çevresine yönelik değerlendirmelerinde Prof. Dr. Süleyman Pampal, bölgenin Girit-Rodos hattına yakınlığı nedeniyle önemli bir deprem riskine sahip olduğunu belirtti. Söz konusu hattın bir levha sınırı olduğunu hatırlatan Pampal, "Burası çok yıkıcı depremler üreten bir bölge. Bu nedenle bölgede sık sık deprem görülüyor" dedi.
Tarihsel depremlere de dikkat çeken Pampal, "Antalya, Arap ve Anadolu levhası sınırındaki depremlerden etkilenir. Örneğin 1222'de Kıbrıs, Girit ve Rodos'u yıkan büyük depremlerden bölge ciddi şekilde etkilenmiştir. Ayrıca 1700-1800 yılları arasında bu hatta 8 büyüklüğüne ulaşan depremler meydana gelmiştir. Bu tür büyük depremlerden Antalya'nın etkilenmesi doğaldır" diye konuştu.
FETHİYE-BURDUR FAYI ANTALYA İÇİN BÜYÜK BİR RİSK
Prof. Dr. Süleyman Pampal, Antalya'nın yakın batısından geçen Fethiye-Burdur Fayı'nın da bölge için ciddi bir deprem potansiyeli taşıdığını belirtti. Pampal, "Zaten Burdur'da tarihsel olarak büyük depremler meydana geldi. Bu fay hattı Antalya açısından dikkatle izlenmesi gereken bir yapı" dedi.
Bölgedeki karmaşık tektonik yapıyı anlatan Pampal, Helen Yayının Yunanistan kıyılarından başlayarak Girit ve Rodos'un güneyinden geçtiğini, ardından kuzeye doğru yönelerek Fethiye ve Burdur Fayı'na kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda bir dirsek yaptığını ifade etti. Bu hattın daha sonra Antalya'nın güneyinden deniz içerisinde bir başka dirsekle ilerleyerek Kıbrıs'ın güneyinden geçtiğini ve Hatay civarında Doğu Anadolu Fay Zonu ile Ölüdeniz Fayı ile birleştiğini aktardı.
Bu fay sınırında meydana gelebilecek yıkıcı depremlerin Antalya için kaygı verici olduğunu vurgulayan Pampal, "Tarihsel dönemlerde bu hat üzerinde oluşan büyük depremler Antalya'yı da etkiledi" dedi. Ancak karada meydana gelen tali fay kaynaklı 3 ile 4,5 büyüklüğündeki depremlerin ciddi bir tehlike oluşturmadığını belirterek vatandaşların paniğe kapılmaması gerektiğini söyledi.



ANTALYA İÇİNDE YER ALAN KARADA OLUŞAN TALİ FAYLAR KAÇ BÜYÜKLÜĞÜNE KADAR DEPREM ÜRETEBİLİR?
6 büyüklüğüne kadar deprem üretebilecek faylar bulunduğunu belirten Prof. Dr. Süleyman Pampal, "Fethiye-Burdur Fayı, özellikle Burdur'un kuzeyinde geçmişte 7'nin üzerinde depremler üretti. Ancak Antalya'ya yakın kısımlarda 8 büyüklüğünde bir deprem beklemeyiz" dedi.
Daha büyük depremlerin genellikle Girit, Rodos ve Kıbrıs'ın güneyi gibi levha sınırlarında meydana geldiğini ifade eden Pampal, "Antalya çevresinde 6'yı aşacak deprem oluşturabilecek fazla sayıda fay yok. Batıdaki Fethiye-Burdur Fayı'nı bunun dışında tutuyorum; bu fay kırılırsa 7'nin üzerinde bir deprem üretme potansiyeline sahip" değerlendirmesinde bulundu.
BU FAYIN BİR KIRILMA ARALIĞI VAR MI?
Tekrarlanma aralıklarının düzenli olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Süleyman Pampal, "Bu bölgede depremler kimi zaman 100 yılda, kimi zaman 200 yılı aşan aralıklarla meydana geliyor. Ülkemizdeki diğer fay hatlarında olduğu gibi burada da tekrarlanma süresini net olarak saptamak oldukça zor" ifadelerini kullandı.
'ANTALYA'NIN ÖZEL BİR DURUMU VAR'
Prof. Dr. Süleyman Pampal, Antalya'nın jeolojik açıdan özel bir duruma sahip olduğunu belirterek, kent merkezinin önemli bir bölümünün karbonatlı kayaçlardan oluştuğunu söyledi. Bu kayaçların kimyasal ayrışma nedeniyle yer altında büyük boşluklar oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Pampal, "Antalya, son derece kötü zemin özelliklerine sahip alanlar barındırıyor ve bu durum zemin sorunlarına yol açabiliyor" dedi.
Bu durumun klasik anlamda bir tektonik depremi kastetmediğini belirten Pampal, bölgede çöküntü depremleri görülebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Pampal, "Konya yöresinde olduğu gibi, yer altındaki boşlukların çökmesiyle obrukların oluşmasına benzer çöküntü depremleri yaşanabilir" uyarısında bulundu.
VAN VE ÇEVRESİNDEKİ FAYLARDA 7'NİN ÜZERİNDE DEPREMLER TARİHSEL OLARAK GÖRÜLDÜ'
Öte yandan, dün akşam Van'ın Tuşba ilçesinde saat 22.17'de meydana gelen 4,6 büyüklüğündeki deprem, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre yerin 6,11 kilometre derinliğinde kaydedildi. Kent genelinde hissedilen sarsıntının ardından ilk belirlemelere göre herhangi bir olumsuzluk yaşanmadığı bildirildi.
Van'da yaşanan depremi değerlendiren Prof. Dr. Süleyman Pampal, Doğu Anadolu'nun deprem tarihine değinerek, 1976 Çaldıran depreminin dün akşam meydana gelen depremin hemen kuzeyinde gerçekleştiğini hatırlattı.
Pampal, "Çaldıran depremi 7'nin üzerindeydi ve bölgenin sismik potansiyelini açıkça ortaya koyan bir olaydır" dedi. Bölgenin güneyinde yer alan Van çevresinde ise 2011 yılında 7,2 ve 7,3 büyüklüğündeki depremlerin meydana geldiğini anımsatan Pampal, Van havzasında hem doğrultu atımlı hem de normal fayların bulunduğunu belirterek, "Bunları tali faylar olarak değerlendirebiliriz" ifadesini kullandı.
Erciş civarında da etkin fayların bulunduğunu aktaran Pampal, "Bu bölgede bu tür depremler olağan kabul edilmelidir. Bölgenin tektonik yapısı sık sık orta ve büyük ölçekli sarsıntılar üretme eğilimindedir" değerlendirmesinde bulundu. /HÜRRİYET.COM.TR – İsmail SARI