Selami Şahin

Tarih: 03.12.2025 20:36

BİRİNCİ SÜLEYMAN ŞAHİN VE ADLIHAN DERE SAVAŞI…

Facebook Twitter Linked-in

AESOB seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte uzun süredir kapalı kapılar ardında yürütülen hesaplaşmalar nihayet perdenin önüne taşmaya başladı. Antalya esnaf camiası, belki de son yılların en sert güç mücadelesine tanıklık ediyor. Bu süreç artık “kimin kazanacağı” meselesinden çok, “kimin ne kadar zarar göreceği” sorusuna evrilmiş durumda.

       1 Aralık günü Kundu’da bir otelde yaşanan ödül krizi, bu görünmez savaşın sahadaki ilk büyük çatışmasıydı. Ödül için sahneye davet edilen Süleyman Şahin’in, genel müdüre özür diledikten sonra “Bu ödülü Adlıhan Dere’den almak istemiyorum” diyerek sahneden çekilmesi, bir protestodan çok daha fazlasıydı.

       Gazeteci meslektaşımız Teslime Tosun’un yazısında belirttiği gibi bu protestonun “kurgulanmış” olduğu iddia edilebilir; fakat benim için önemli olan protestonun sahne arkasındaki draması değil, sahnede söylenen sözlerin etkisidir. Çünkü siyasette ister ulusal ister meslek odası düzeyinde olsun söz bazen kılıçtan keskin, bazen ateşten hızlı yayılır.

       Adlıhan Dere, AESOB başkanı olarak elbette konumunu korumak adına stratejik hamleler yapabilir. Bu, gücün doğasında vardır. Ancak her hamle, ister istemez bir karşı hamle doğurur. Strateji, bir satranç tahtasıysa; risk, o tahtanın kara karelerinde saklıdır.

       Bugün geldiğimiz noktada tartışılan mesele şudur. Dere, bazı oda başkanlarının karşısına isim çıkartarak ya da en azından buna göz yumarak mı oyunun dengesini değiştirmek istiyor. 

       Kesin konuşmak mümkün değil; ancak genel kanaatin bu yönde algılanması bile başlı başına bir soruna işaret ediyor. Algı, siyasetin görünmez ama en güçlü aktörüdür. Bazen gerçekleri bile gölgede bırakır. İşte Bu yüzden Süleyman Şahin’in bu kadar net bir tavır alabilme cesareti, kendi oda seçiminde ciddi bir risk görmediğine işaret ediyor. Şahin’in çıkışı, satranç tahtasında vezirini öne sürmekten çok, rakibe “Hamlen bittiğinde ben buradayım” deme stratejisidir.

       Ancak aynı rahatlığı Adlıhan Dere için söylemek zor.

       Çünkü, Şahin oda başkanlığını kaybedebilir.Dere ise AESOB başkanlığını kaybeder. Riskler eşit değil; kaybedildiğinde doğuracağı sonuçlar da değil. Dahası, Dere’nin son dönemde yaptığı yoğun ziyaretler, bir yandan güç gösterisi olarak okunurken, diğer yandan “güç kaybı korkusunun refleksleri” olarak da yorumlanıyor. Siyasette aşırı güç kullanımı bazen etki yaratır, bazen de geri teper.

       Bu tıpkı arı kovanına çomak sokmak gibidir: Çomak elinizde kalır ama arılar etrafa dağılır; kimi sokacağı belli olmaz. Mehmet Ali Alkan’nın karşısına, Yasin Arslan’ın, Murat Ağaoğlu’nun ve diğer sayamadığım odaların karşısında aday çıkarmak bir stratejik hamledir ama riski de satın almak gerekir. 

       Meslek odası seçimlerinin en dramatik yanı, sonuçların hiçbir zaman matematiksel kesinlik taşımamasıdır. Çünkü bu seçimler: görünmez ittifaklar, kırgınlıklar, son dakika dengeleri üzerinden şekillenir.

       Her şeyi doğru yaptığınızda kazanmaya garanti gözüyle bakamazsınız.

       Bazen bir tek hamle, bütün bir düzeni altüst eder.

        Adlıhan Dere’nin neden böylesine riskli bir stratejiye yöneldiğini bilmiyoruz.

       Kim tarafından ikna edildiğini, hangi hesaplara güvenerek bu kadar yüksek profil çizdiğini de bilmiyoruz. Belki sahici bir güç gösterisi, belki yanlış danışmanlıkların sonucu, belki de kaçınılmaz olduğunu düşündüğü bir hesaplaşmanın başlangıcıdır.

       Ama şu kesin:

       Bu savaşın bir kazananı olmayabilir; ancak mutlaka bir bedeli olacaktır.

       Yolun sonuna yaklaştık.

       Hep birlikte izleyip göreceğiz:

       Bu savaşın sonunda ayakta kalan mı kazanmış sayılacak, yoksa en az yara alan mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —