Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gönül Tuğrul İçemer, deniz kirliğine yönelik Konyaaltı sahilini işaret etti. İçemer, anne ve babalardan özellikle bir bölgeden çocuklarını uzak tutmasını istedi.
Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gönül Tuğrul İçemer, yürüttükleri araştırmalarla hem sıcaklık artışlarının olası etkilerine hem de deniz kirliliğinin kaynaklarına dikkat çekti. İçemer, az aylarında hızla artan deniz suyu sıcaklıkları ve kirlenme oranlarının Antalya kıyılarında ciddi sağlık ve çevresel tehditler yarattığına dikkat çekti.
SICAKLIKLAR DAHA ÇOK ARTACAK
Antalya Körfez Gazetesi Muhabiri Ertuğrul Gün'ün özel haberine göre İçemer ve ekibinin çalışmalarına göre, küresel ısınmanın etkisiyle 2030 yılına kadar dünya genelinde sıcaklıkların yaklaşık 1,4 santigrat derece artması bekleniyor. Bu artışın 2050 ile 2100 yılları arasında 6 santigrat dereceye ulaşabileceği öngörülüyor. Artan sıcaklıkların özellikle denizlerde mikrobiyolojik aktivitenin hızlanmasına neden olarak, insan sağlığı açısından ciddi riskler oluşturacağı kaydedildi.
12 PETROL BORU HATTI VAR
Doç. Dr. İçemer, deniz kirliliğini, “Her türlü kimyasal, endüstriyel, evsel ve gemi kaynaklı atığın denize karışmasıyla oluşan çevresel sorun” olarak tanımladı. Antalya özelinde en büyük kirletici unsurun gemi kaynaklı faaliyetler olduğuna işaret eden İçemer, “Kirlilik, karasal ve denizel kaynaklı olarak iki ana gruba ayrılıyor. Antalya gemi kirliliğinde aktif olmasa da bölgede 12 petrol boru hattı var. Yük gemileri, tanker kazaları ve deniz taşımacılığı ciddi bir tehdit oluşturuyor.” dedi.
"KİRLİLİK TAŞKINLARDA YÜZDE 40"
İçemer, “Araştırmalara göre deniz kirliliğinin yüzde 40’ı taşkınlar yoluyla, yüzde 30’u atmosfer kaynaklı ve yüzde 11’i deniz taşımacılığıyla oluşuyor. Gemi kaynaklı kirlilikler arasında özellikle mavi turlar, yat limanları ve yük gemileri ön plana çıkıyor. Gemi boyaları ve kuru temizleme atıklarının da kıyı bölgelerinde ciddi bir kirlilik yarattığı biliniyor.” sözlerine yer verdi.
"KAPASİTESİNİN ÜZERİNE ÇIKTI"
Antalya’nın turizm yükünün çevresel baskıyı artırdığına dikkat çeken İçemer, "1950’lerden bu yana hızla artan turist sayısı, 2028 yılında ülke genelinde 90 milyon, Antalya özelinde ise 27 milyon olarak öngörülüyor. Phaselis gibi koruma altındaki tarihi bölgeler bile taşıma kapasitesinin üzerine çıkmış durumda. 2000 yılında 150 bin olan Phaselis ziyaretçi sayısı, 2024’te 337 bine ulaştı” dedi.
"KARACİĞER KANSERİNE NEDEN OLABİLİR"
İçemer, bu bölgelerde gezi teknelerinin bıraktığı sintine sularının yüzeyde yağ tabakaları oluşturduğunu ve bunların deriden emilerek insan sağlığına zarar verdiğini ifade etti. Sintine suyunun hem ağır metal hem de yağ içerdiğini söyleyen İçemer, “Yüzerken bu kirleticiler hem deriden emilir hem de yutulabilir. Bu da akciğer kanserine kadar varan sağlık sorunları doğurabilir” dedi. İçemer, Antalya Körfezi’nde yapılan ölçümlerde Kaleiçi ve yat limanı çevresinde gres oranlarının oldukça yüksek çıktığı bildirildi.
ANNE VE BABALARA UYARI
Boğaçayı'nın kirliliğin başlıca kaynaklarından biri olduğunu dile getiren İçemer, "Bu bölgede yapılan iki kapsamlı çalışmada mikrobiyolojik açıdan halk sağlığı açısından risk oluşturduğu tespit edildi. Boğaçayı’nın denizle buluştuğu noktalarda denize girilmemesi gerekiyor. Burada hem kumda hem de taşlarda yüksek konsantrasyonlar tespit ettik. Çocuklar taşları oynamak için ağızlarına götürüyor. Bebeklerin bu bölgelerde oynaması sağlık riski taşıyor” ifadelerini kullandı.
Ekolojik kalite açısından Çıralı bölgesinin hâlâ “iyi kalite” seviyelerinde olduğunu belirten İçemer, denizlerin korunması için yeni koruma alanlarının oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. İçemer, “Denizlerimizi mutlaka korumamız gerekiyor” diyerek uyarıda bulundu. /ANTALYAKÖRFEZ
