CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN.. ‘100 YILLIK HALK PARTİSİ OLMUŞ HARAÇ PARTİSİ’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Grup konuşmasında, "Yargı Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesine gelmiş geçmiş en pervasız, organize suç örgütüne yönelik bir soruşturma açtı" dedi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN.. ‘100 YILLIK HALK PARTİSİ OLMUŞ HARAÇ PARTİSİ’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yargı Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesine gelmiş geçmiş en pervasız, organize suç örgütüne yönelik bir soruşturma açtı. Şikayet edenlerin, şikayet edilenlerin, rüşvet alanların, şehirleri adeta haraca bağlayanların, insanları zor duruma düşürüp soyanların hepsi CHP'li." dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup toplantısında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Son günlerde hadsiz ve seviyesiz saldırıların muhatabı olan AK Gençliği heyecanlarında, coşkularında, duruşlarında ülkemizin aydınlık yarınlarını gördüğüm genç arkadaşlarımı bugün özellikle selamlıyorum. Dost yüreklere güven veren, rakiplere korku salan çalışmalarından dolayı gençlerimizi canıgönülden tebrik ediyorum.

Türkiye'nin dört bir yanında AK Parti'nin millete hizmet sancağını gururla taşıyan her bir yol arkadaşıma emeklerinden ötürü teşekkür ediyorum. Grup toplantımızın, burada yapacağımız istişare ve değerlendirmelerin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Toplantımızı teşrif eden misafirlerimize bir kez daha hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.

"ŞEHİT MEHMETÇİKLERİMİZİ RAHMETLE VE MİNNETLE YAD EDİYORUM"

Grup toplantımızı Pençe-Kilit Harekat Bölgesi'nde şehit olan 12 kahraman askerimizin derin üzüntüsü içinde gerçekleştiriyoruz. 6 Temmuz Pazar günü 3 yıl önce şehit düşen Piyade Üsteğmen Nuri Melih Bozkurt'un naaşını bulmak için yürütülen arama tarama faaliyetinde mağarada biriken yoğun metan gazına maruz kalan 19 kahraman askerimizden 12'si maalesef şehit oldu.

Konuşmamın hemen başında bir kez daha şehit Mehmetçiklerimizi rahmetle ve minnetle yad ediyorum. Üsteğmen Ege Akar'a, Teğmen Furkan Sert'e, Astsubay Kıdemli Çavuş Abdurrahman Akdoğan'a, Astsubay Kıdemli Çavuş Fikret Mangura'ya, Uzman Çavuş Ümit Üzüm'e, Uzman Çavuş Enver Yaman'a, Uzman Çavuş Kani Obi'ye, sözleşmeli er Özkan Özkanlı'ya, sözleşmeli er Mahsun Yeşildemir'e, sözleşmeli er Ahmet Kuş'a, sözleşmeli er Celalettin Uyanık'a, sözleşmeli er Ahmet Gültekin'e Cenab-ı Allah'tan sonsuz rahmet niyaz ediyorum.

Mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim bizlere aziz şehitlerimizin ölmediğini, yaşadıklarını ancak bunu bizim bilemeyeceğimizi, Allah katında onların rızıklandırıldıklarını müjdeliyor. Biz bu ilahi müjdeye tüm kalbimizle iman ediyoruz. Evet. Onlar peygamberlik makamından sonra rütbelerin en yücesine kavuştular ve rabbimizin nimetiyle rızıklanıyorlar. Rabbim onlardan razı olsun. Mekanlarını inşallah cennet eylesin diyorum. Şehitlerimiz yalnızca cesaretleriyle değil, faziletleriyle de temayüz etmişlerdir. Ay yıldızlı al bayrak uğruna canlarını feda eden kahramanların, yüreklerimize ateş düşüren nice anısı, nice vasiyeti, örnek alınacak nice hikayesi var.

Rahmetli Abdurrahim Karakoç bir şiirinde şöyle sesleniyordu:

"Ardışlı dağlardan sökerken şafak,

nasıl ki dalından düşer bir yaprak,

senin de son göçün öyle olacak.

Ölürsen kimseler duymaz Mehmed'im."

"TOPRAĞA DÜŞEN YİĞİTLERİN HATIRALARINI DAİMA YAŞATACAĞIZ"

Dalından düşen bir yaprak misali toprağa düşen o yiğitlerin hatıralarını daima yaşatacak, kahramanlık hikayelerinin dilden dile, nesilden nesile aktarılmasını sağlayacağız. Şehit askerlerimizin yakınlarına, silah arkadaşlarına, aziz milletimize de sabır ve başsağlığı diliyorum. Tedavileri devam eden askerlerimize Cenab-ı Allah'tan acil şifalar diliyor, her birinin tek tek gözlerinden öpüyorum. Yine bu vesileyle vatanımız uğrunda canlarını feda etmiş tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

"ÜLKEMİZİN AYAĞINA VURULMUŞ BU KANLI PRANGAYI TAMAMEN SÖKÜP ATIYORUZ"

Bu cennet vatanın, bu şanlı bayrağın bize kahraman şehitlerimizin ve gazilerimizin emaneti olduğunu hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız. İnşallah önce terörsüz Türkiye, ardından terörsüz bölge hedefimize ulaşarak şehitlerimizin ruhlarını şad edecek, onların fedakarlıklarının boşa gitmediğini dost düşman herkese göstereceğiz. Daha önce de pek çok kez ifade ettim. Terörsüz Türkiye çalışmalarının hiçbir yerinde şehitlerimizin hatırasına gölge düşürecek, onların ruhunu incitecek bir adım yoktur ve olamaz.

Şehitlerimizin uğruna can verdiği değerlerin rehberliğinde Türkiye'yi inşallah yarım asırlık bir musibetten kurtarıyor, ülkemizin ayağına vurulmuş bu kanlı prangayı tamamen söküp atıyoruz. Şehitlerimizin fedakarlıklarıyla yazılan kardeşlik destanımızı çok daha güçlü, çok daha muhkem bir şekilde geleceğe taşıyoruz. Şunu vatandaşlarımızın çok ama çok iyi bilmesini isterim. Terör duvarı yıkıldıktan sonra Allah'ın izniyle her şey çok daha farklı olacak. Daha fazla acının, daha fazla gözyaşının önüne geçilecek. Bunun da kazananı hep söylediğim gibi Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla tüm Türkiye olacak, ardından tüm bölgemiz ve bölgedeki kardeşlerimiz olacak. Ne yapıyorsak işte bu anlayışla, bu hassasiyetle yapıyoruz.

"O TARİHİ MÜJDEYİ ALLAH'IN İZNİYLE YİNE BİRLİKTE VERECEĞİZ"

Pazartesi günü DEM Parti Meclis Başkanvekili Sayın Pervin Buldan ile Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mithat Sancar'ı külliyemizde kabul ettik. Kendileriyle oldukça verimli, yapıcı, samimi bir görüşme gerçekleştirdik. Terörsüz Türkiye hedefimizi kuvveden fiile çıkarma irademizi teyit ettik. Önümüzdeki günlerde olumlu haberlerin alınacağı bir evreye giriyoruz. Bu hayırlı sürecin herhangi bir yol kazası yaşanmadan, karanlık ve kirli mahfiller tarafından sabote edilmesine fırsat vermeden mümkün olan en kısa sürede başarıyla neticelenmesini temenni ediyoruz.

Cumhur İttifakı ortağımız, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin dünkü grup toplantısında verdiği güçlü mesajlardan ötürü kendisine bir kez daha kalpten teşekkür ediyorum. İttifak ortakları olarak ilk günden itibaren nasıl tam bir dayanışma, işbirliği ve eşgüdüm içinde hareket ettiysek inşallah bundan sonraki süreçte de yine birlikte yol yürüyeceğiz. Milletimize 10 yıllardır hasretle beklediği o tarihi müjdeyi Allah'ın izniyle yine birlikte vereceğiz. Rabbim işlerimizi kolaylaştırsın, yar ve yardımcımız olsun diyorum.

"BU YANGINLARIN 864'Ü İSE 26 HAZİRAN'DAN SONRA YAŞANDI"

Muhalefetin hezeyanlarına, tahriklerine ve artık darbe çığırtkanlıklarına varan sorumsuz söylemlerine geçmeden evvel son grup toplantımızdan bu yana ülke gündemini meşgul eden iki konuya kısaca değinmek istiyorum.

Son haftalarda hepimizi yaralayan çok sayıda orman yangını meydana geldi. 1387'si ormanlık alanda, 1895'i orman dışı alanlarda olmak üzere bu yıl toplam 3282 yangın farklı şehirlerimizi etkisi altına aldı. Yangınlara ilk andan itibaren 27 uçak, 105 helikopter, 6 bin kara aracı, 25 bin personelle müdahale ettik. Hava araçlarımız yaz başından bu yana 19 bin 880 sorti yaptı, 65 bin 300 ton su attı. Bu yangınların 864'ü ise 26 Haziran'dan sonra yaşandı. Yani yıl başından itibaren çıkan yangınların dörtte biri sadece son 13 günde vuku buldu. Yangınların tamamını hamdolsun kontrol altına aldık. Son iki haftada İzmir, Sakarya, Hatay, Bilecik, Manisa, İstanbul ve Bursa'da ciddi boyutlara ulaşan 20 büyük yangına karşı amansız bir mücadele verdik. Bu vesileyle orman yangınlarının bertaraf edilmesinde canları pahasına görev yapan tüm personelimize buradan teşekkür ediyorum. İzmir Ödemiş'teki yangına müdahale ederken şehit olan orman işçilerimiz İbrahim Demir'e ve Ragıp Şahin'e Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.

"İKLİM KANUNU İLE AFETLERİN SEBEP OLDUĞU KAYIP VE ZARARLARI ASGARİ SEVİYEYE İNDİRECEĞİZ"

Küresel ısınma ve iklim krizinin yol açtığı sorunları Avrupa'dan Amerika'ya herkes yaşıyor. Avrupa ülkeleri bizim gibi ciddi orman yangınlarıyla mücadele ederken Amerika'nın Teksas eyaleti son yılların en büyük sel felaketiyle boğuşuyor. Akdeniz kuşağında yer alan bir ülke olarak iklim krizini çok daha şiddetli bir şekilde hissediyoruz.

2021 yılında kendi özel koşullarımızı ve kalkınma hedeflerimizi ön planda tutarak Paris İklim Anlaşması'nı imzaladık. Paris İklim Anlaşması'nın devamı ve gereği niteliğindeki İklim Kanunumuz da Meclisimizde kabul edildi, bugünkü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. İklim Kanunu ile afetlerin sebep olduğu kayıp ve zararları asgari seviyeye indireceğiz. Ulusal katkı beyanımız doğrultusunda hazırladığımız eylem planlarımızla sera gazı emisyonlarını azaltacağız.

Temiz teknolojinin kullanımını ülkemizin tamamını kapsayacak şekilde daha da yaygınlaştıracağız. İklim Kanunu ile aynı zamanda sektörlerimizin daha temiz ve daha verimli üretim süreçlerini yasal güvence altına aldık. İklim Değişikliği Başkanlığımızın görev ve sorumluluklarını netleştirdik. Şunu da açık ve net ifade etmek isterim. "Tarım yasaklanacak. Çiftçi istediği ürünü ekemeyecek. Millete yapay et yedirilecek." türünden safsatalarla bu kanunu kötülemek çok büyük bir şuursuzluk örneğidir.

"İKLİM KANUNU TAMAMEN YERLİ VE MİLLİ BİR KANUNDUR"

Paris İklim Anlaşması ile küresel güçlerin tarım arazilerimize el koyacağı iftirasını kulaktan kulağa yaymaya çalışanlar milletimize ve devletimize karşı yürütülen sinsi operasyonun bilinçli veya bilinçsiz maşalığını yapmaktadır. Milletimizin her bir ferdi şu konuda emin olsun. İklim Kanunu tamamen yerli ve milli bir kanundur.

Halkımızın sırtına yük bindirmek için değil, evlatlarımıza daha temiz bir çevre, daha sağlıklı bir gelecek bırakmak için hazırlanmıştır. Buradan komplo teorileriyle mantıklı düşünme yeteneklerini kaybedenlere de şunu hatırlatıyorum. Değil tarım alanlarımızı, bir karış toprağımızı dahi teslim alacak güç dünya üzerinde henüz mevcut değildir. Yeri geldiğinde her şeyden hatta serimizden geçeriz ama evvelallah Türkiye'yi ve Türk milletini savunmaktan asla vazgeçmeyiz.

"CHP İÇİN KENDİLERİNE TABİ OLMAYAN HER ŞEY KÖTÜDÜR"

Türk siyaseti tarihinin en tuhaf, en hayret verici, en ibretlik dönemlerinden birini yaşıyor. Çok partili hayata geçtiğimiz yıldan itibaren siyasette renkli simalar, akıl sınırlarını zorlayan hadiseler hep olagelmiştir. Ama hiçbiri bu dönemdeki zırvalıklarla mukayese edilemez. Bu üzüntü verici tablonun başını da her zaman olduğu gibi CHP çekiyor.

Peki, mesele ne? Aslında CHP'nin hazımsızlığının kökleri 14 Mayıs 1950'ye kadar uzanıyor. CHP ve devamındaki zihniyet milletin iradesine sahip çıkıp Demokrat Parti ve Menderes'i iktidara getirmesini asla kabullenemedi. Siz bakmayın bunların demokrasi, özgürlük, hak, hukuk laflarını ağızlarından düşürmediklerine. Bunların demokrasiden anladıkları darbeyle, kargaşayla, iç ve dış güçlerin kumpaslarıyla millet iradesini tepeleyip iktidarı gasp etmektir. Bunların özgürlükten anladığı, milletin değerlerine hakaret etmek, milletin öz evlatlarını muhtelif yaftalarla eğitimden, iş hayatından, sosyal hayattan uzak tutmaktır. Bunların hak ve hukuktan anladığı 86 milyonun tamamına değil, sadece ve sadece kendilerine hizmet edecek yargı, medya, bürokrasi, iş dünyası ve sivil toplumdur. Velhasıl CHP için kendilerine tabi olmayan, kendi ellerine teslim edilmeyen her şey kötüdür ve behemehal tepelenmesi gereken bir tehdit kaynağıdır.

"AK PARTİ VE CUMHUR İTTİFAKI CHP'Yİ YENDİ DE YENDİ"

Biz, AK Parti olarak CHP ile 2002 Kasım ayından beri geneliyle, yereliyle, halk oylamasıyla tam 18 defa sandıkta kozlarımızı paylaştık. Bunlara yabancı değiliz, iyi tanırız bunları. Son yıllarda bu yarışı ittifak çatıları altında da yürüttük. Peki, sonuç ne oldu? Bilaistisna bu seçimlerin tamamında kendi arkadaşlarının ifadesiyle AK Parti ve Cumhur İttifakı CHP'yi yendi de yendi, yendi de yendi. Hatta geçen cumhurbaşkanlığı seçiminde "altılı masa" diyerek güya tüm muhalefeti bir araya getirdiler. Ne oldu? Yine yenildiler. Sadece yüzde 60'la "Kesin geliyor!" dedikleri Bay Kemal'i değil, yanında, yöresinde kim varsa hepsini birden sandığa gömdük.

Daha seçim kazanmadan "Emredersiniz Sayın Cumhurbaşkanım." diyerek Bay Kemal'e şirinlik yapan sağlı sollu kapı kullarını da hezimete uğrattık. Milletten, sandıktan öyle bir şamar yediler ki bir daha kendilerini toparlayamadılar. Güya anketlere göre tarih yazacaklardı. Ama tarih olup gittiler. Konuşmalarında tutarlılık desen yok. Türkiye'nin umudu diyerek pazarladıkları Bay Kemal'e bugün layık gördükleri muameleyi hepimiz ibretle takip ediyoruz. Son tartışmalar ışığında daha iyi anlıyoruz ki Cumhur İttifakı olarak ülkemize her biri altın kıymetinde 5 yıl kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda milletimizin istikbalini de kurtarmışız.

"PANİĞİN, TELAŞIN, TÜKENMİŞLİĞİN TÜM EMARELERİNİ BİZ BU ZATTA GÖREBİLİYORUZ"

Şimdi bu partinin başında şaibeyle anılan Kasım 2023 kurultayının ardından getirilen bir şahıs var. Oturduğu koltuğu bir türlü dolduramayan bu zat, her fırsatta kürsüye çıkıyor, affedersiniz meyhane ağzıyla bağırıyor, çağırıyor, höykürüyor, tuhaf el kol hareketleri yapıyor, sonra da dönüp arkasını gidiyor. Bir sonraki kürsüde, daha önce söylediklerinin tam tersi bir sürü zırvayı arka arkaya sıralayıp yeni hezeyanlara yelken açıyor. Paniğin, telaşın, tükenmişliğin tüm emarelerini biz bu zatta görebiliyoruz. Konuşmalarında tutarlılık desen yok, mantık örgüsü desen hak getire. Bizim halkımız karikatür tipleri sever. Milletimiz, CHP Genel Başkanı sıfatıyla mecburen maruz kaldığı bu şahsın sahnedeki garip hallerini çekirdek çitleyip, çay içerek seyrediyor. Gülüyor, eğleniyor, sonra da işine gücüne bakıyor. Bir nevi bedava komedi. Ülkeye bir faydası yok ama en azından milleti eğlendiriyor. Fakat Türkiye açısından trajikomik bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü bu pespayeliğin gerisinde utanç verici bambaşka bir tablo var.

"ŞEHİRLERİ HARACA BAĞLAYANLARIN HEPSİ CHP'Lİ"

Şimdi, bakınız değerli kardeşlerim, biliyorsunuz yargı Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesine gelmiş geçmiş en pervasız, organize suç örgütüne yönelik bir soruşturma açtı. Şikayet edenlerin, şikayet edilenlerin, rüşvet alanların, şehirleri adeta haraca bağlayanların, insanları zor duruma düşürüp soyanların hepsi CHP'li.

"ŞİKAYET EDENLERİN VE EDİLENLERİN CEMİ CÜMLESİ CHP'Lİ"

İstanbul'dan başlayan bu hırsızlık, haraç, rüşvet düzeni dalga dalga pek çok ile, ilçeye uzandı. Yani ahtapotun farklı il ve ilçelerdeki kolları birer birer deşifre olmaya başladı. Diğer şehirlerde de manzara aynı. Orada da şikayet edenlerin ve edilenlerin cemi cümlesi CHP'li. Gazetelere ve televizyonlara yansıyanları sizler de görmüşsünüzdür. Bakın burada sadece bir örneği sizlerle paylaşacağım. TOKİ ile yarışacak vizyon projemiz dedikleri İzmir'deki kooperatif skandalında failler de mağdurlar da feryatlarını CHP Genel Merkezi'ne duyuramadıkları için gidip haklarını mahkemelerde arayanlar da CHP'lilerden oluşuyor.

"100 YILLIK HALK PARTİSİ OLMUŞ HARAÇ PARTİSİ"

İşin daha vahim tarafı skandal, henüz inşaat aşamasındayken dikkatinizi çekerim, demirden çaldıkları için patlak veriyor. Şurası da son derece önemli. Söz konusu kooperatif CHP yönetiminin bu modeli Türkiye'nin her iline yayacağız diyerek örnek gösterdikleri bir proje. Hani derler ya "Güler misin, ağlar mısın?" Bunlarınki tam o hesap. 100 yıllık Halk Partisi olmuş Haraç Partisi. Neticede yüzlerce mağdur son çare olarak gidiyor, yargıya başvuruyor. Yargının tek yaptığı önüne gelen bu şikayetlerin gereğini yerine getirmekten ibaret. Yani ortada siyasi değil, tamamen hukuki bir süreç var. Bu sürecin hiçbir tarafında hamdolsun biz yokuz.

"ÖZGÜR EFENDİ, DAHA ÇOK ŞOK OLURSUN, EN SONUNDA REZİL OLURSUN"

Ancak CHP muvazeneyi öylesine kaybetmiş durumda ki rüşvet alınırken suçüstü yapılan baklava kutularından euroların fışkırdığı bir cürmümeşhut olayını dahi utanmadan bize mal etmeye kalkıyor. Gözaltılar olunca hemen "Siyasi operasyon." dediler. Rüşvet görüntüleri ortaya çıkınca yerlerine kös kös oturdular. Şimdi CHP Genel Başkanı çıkmış, "Şok oldum." diyor. İyi ki şok oldun. Sen bu kafayla gidersen Özgür Efendi, daha çok şok olursun, mahcup olursun, en sonunda rezil rüsva olursun.

"CHP ZİHNİYETİNİN EN SON KURBANI BAKLAVA OLMUŞTUR"

Manavgat rezaletinin bir başka yanı şudur. Bunlar ellerini attıkları her şey gibi ülkemizin en meşhur markalarından olan baklavayı da kirletmişlerdir. CHP zihniyetinin en son kurbanı baklava olmuştur.

"YARGIYA TIPIŞ TIPIŞ HESAP VERECEKSİNİZ"

Şu gerçeği CHP'nin kabullenmesinde fayda olduğuna inanıyorum. CHP yönetimi hırsıza, yolsuza, sahtekara sırf kendi partilerinden diye hoşgörülü davranabilir fakat devletin hiçbir kurumu böyle yapmaz, yapamaz. Çalınan her kuruşun, alınan her rüşvetin, çökülen her kamu malının hesabını hukuk önünde sormak yargı ve emniyet birimlerinin asli vazifesidir. CHP Genel Başkanı tehdit, hakaret ve hezeyan dozunu ne kadar arttırırsa arttırsın, her defasında bu hakikatle yüzleşecektir. Altını çizerek tekrar söylüyorum. İster valizde ister baklava kutusunda olsun, rüşvet aldıysanız, vatandaşa harcanması gereken kaynakları birilerine peşkeş çektiyseniz, milletin namusunuza emanet ettiği belediyeleri arpalığa çevirdiyseniz, halkın parasını hamuduyla götürdüyseniz kusura bakmayın. Yargıya tıpış tıpış hesap vereceksiniz. Biz de anayasa ve yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde gerekenin yapılması için üzerimize ne düşüyorsa yerine getirmeyi kararlılıkla sürdüreceğiz.

"SALDIRANLARIN HİÇBİRİ SİYASET SAHNESİNDE TUTUNAMADI"

Aslında biz bu tür yalan, iftira, husumet üzerine kurulu saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz. İlk gençlik yıllarımızdan beri bu zihniyetle ve arkasındaki güçlerle mücadele ede ede bugünlere geldik. Saldıranların hiçbiri siyaset sahnesinde tutunamadı. Başka türlü söyleyince beyler alınıyor. Mecazen diyerek onları rahatlatalım, telef olup gittiler. Ama biz ülkeye ve millete hizmet davamızın peşinde Allah'ın yardımı, aziz milletimizin desteğiyle sarsılmadan mücadeleye devam ediyoruz. Bizi engellemek için kumpastan darbeye, şantajdan tehdide, ekonomik tuzaktan sokak terörüne kadar her yolu denediler. Aldıkları sınırsız uluslararası desteğe rağmen başaramadılar.

Evet, haksızlıklar, hukuksuzluklar ve milli iradeyi hedef alan alçakça saldırılar karşısında tavrımız hep bu oldu. Dik durduk ama diklenmedik, ne hak yedik ne de hakkımızın yenilmesine müsaade ettik. Demokratik sistem içerisinde demokrasimizin sunduğu imkanları kullanarak meşruiyetten asla ayrılmadan mücadelemizi hep sabırla yürüttük. Tabii burada şunu da ifade etmek durumundayım. Son dönemde çıkardıkları gürültünün satır aralarına baktığımızda yine aynı aklı, aynı yöntemleri, aynı silüetleri görüyoruz. Öyle ki batılı ülke ve kurumlara "Türkiye'ye niçin müdahale etmiyorsunuz? Eskiden yapardınız." diyecek kadar alçalabildiklerine şahit olduk.

Yabancı medya kuruluşlarına, siyaset odaklarına yaptıkları şikayetlerle ülkelerine nasıl ihanet ettiklerini en iyi sizler biliyorsunuz. Velhasıl 1950'den beri hep yaptıkları gibi iktidarı yine karanlık mahfillerin, dış güçlerin, antidemokratik şebekelerin desteğinde arıyorlar. Dikkatimi çekti. CHP'nin başındaki zat bir süredir "Sandık da sandık!" deyip duruyor. Bu ülkede CHP'nin demokrasiye sapladığı hançerler dışında sandık daima milletin ve siyasetçinin baş tacı olmuştur. Oysa şunu kendisine bir kere daha hatırlatıyorum. Anayasa ve seçim kanunu değişmediğine göre Cumhurbaşkanı ve milletvekilliği seçimi 2028 yılında, mahalli idareler seçimleri 2029 yılında yapılacak Bay Özgür. Takvimde parmağını rastgele bir pazar gününe bastırıp "Şu tarihte seçim yapılsın." demek sizin kendi hayaliniz olabilir ama siyasetin ve milletin böyle bir gündemi yok.

Millet, en son seçimde bize yüzde 52,18 ile ülkeyi beş yıl yönetme görevi verdi. Allah'ın izniyle bu süreyi sonuna kadar kullanacağız. Dolayısıyla bu zatın şu anda hangi sandıktan, hangi seçimden bahsettiğini bilmiyoruz. Bunlar sandığı kendi iç mücadelelerinde sergiledikleri tiyatronun bir aksesuarı sanıyorlar. Halbuki unutma, sandık namustur. Cumhuriyet de bir kurallar ve kurumlar rejimidir. Şayet Cumhuriyeti ve demokrasiyi hukuk önünde hesap veren hırsızlarınızı milletvekili yapıp yargıdan kaçırma projesine dönüştürmek istiyorsanız hiç kusura bakmayın, millet buna asla müsaade etmez.

Cezaevlerinden meclise tünel kazma işi siyasetin işi değildir. Dünyada iktidarı şarlatanlara, hırsızlara, şaklabanlara teslim eden ülkelerin akıbetlerini görüyorsunuz. Hepsi de hem geçmişin birikimlerinden oldular hem geleceklerini belirsizliğe sürüklediler hem de çok ağır bedeller ödeyip acılar çektiler. Açık konuşmak gerekirse bu küresel bir projedir. Türkiye'nin son 10-12 yılda başına gelenlerin gerisindeki amaç hep buydu. Bu proje çerçevesinde dünyanın pek çok yerinde hayata geçirilen sözde devrimleri ve arkasından yaşanan felaketleri hep birlikte takip ettik.

Hamdolsun, milletimizle birlikte gerektiğinde canımızı ortaya koyma pahasına mücadele ettik ve ülkemizin de aynı duruma düşürülmesine rıza göstermedik. Bundan sonra da göstermeyeceğiz. Bugüne kadar maruz kaldığımız tüm tehdit ve saldırılarda milletimizle kol kola, yürek yüreğe verip birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, Türkiye Yüzyılı vizyonumuza sahip çıktık. CHP üzerinden yürütülmeye çalışılan bu son meşum projeyi de sahiplerinin başına çalacağız.

Bölgemiz başta olmak üzere tüm dünyada önceliklerin hızla değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Daha düne kadar para harcamanın gereksiz görüldüğü güvenlik ihtiyaçları artık önceliklerin en başında geliyor. Hamdolsun, biz bu alana 20 yılı aşkın süredir yaptığımız yatırımlar sayesinde kendimizi çoğu ülkeden daha güvenli, daha emniyetli hissediyoruz. Ama pek çok ülke panik halinde hem mevcut durumunu sorguluyor hem de bir çıkış yolu arıyor.

Bir diğer önemli sorun alanı ekonomidir. Aslında önümüzde Gezi olaylarında ilk ipuçlarını gördüğümüz, FETÖ kumpaslarıyla daha da şekillenen, 15 Temmuz darbe girişimi ile cüretini artıran, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizle azgınlaşan, COVID-19 küresel krizi ile iyice ağırlaşan, 2023 seçimlerinin sonuçlarıyla artık taktik değiştiren oldukça karmaşık bir siyasi ve ekonomik Türkiye fotoğrafı var. Ülkemizde son 10-15 yıldır yaşanan her siyasi operasyona, her kaos ve darbe girişimine, her uluslararası muhasara teşebbüsüne mutlaka ekonomik saldırılar da eşlik etmiştir.

Gece yarısı toplanan ekiplerle Uzak Doğu piyasaları üzerinden başlatılıp genişletilen finansal saldırıların gerisindeki senaryoları gayet iyi biliyoruz. Hiçbir geçerli sebep olmadığı halde dövizden tahvile tüm araçlar kullanılarak oluşturulan kargaşa ortamlarının neyi amaçladığını da gayet iyi biliyoruz. Biz tüm bu oyunları en az maliyetle ve asıl hedeflerimizden uzaklaşmadan bozacak tedbirleri aldık, programları hayata geçirdik.

Elbette bu arada terör gibi, deprem gibi ağır maliyeti olan pek çok hadise de yaşadık. Sadece 6 Şubat depremlerinin maliyeti, unutmayın, 100 milyar doların üzerindedir. Bu vesileyle şöyle basit bir hesabı da dikkatlerinize getirmek istiyorum. İstanbul merkezli başlayan ve zamanla genişleyen hırsızlık, haraç, rüşvet çarkının mali büyüklüğünün on milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor. CHP'nin ülkeye yaşattığı felaketin, milletin sırtına bindirdiği yükün, Türk ekonomisine ödettiği ilave faturanın büyüklüğünü varın siz hesaplayın.

Yargının hesap sorarken parti ayrımı yapmadığından da emin olabilirsiniz. Milletin emanetini devraldığımız 1994'ten beri bu konuda daima tavizsiz bir duruş sergiledik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Bir defa şunun çok net bilinmesini isterim. Her kim milletin kesesine, devletin kasasına el uzatıyorsa Tayyip Erdoğan'dan beridir, AK Parti'den beridir. Her kim rüşvet alıyorsa, haksız kazanç sağlıyorsa Tayyip Erdoğan'dan beridir, AK Parti'den ve bu davadan beridir. AK Parti'nin CHP'yi sarmaşık gibi saran rüşvetle, yolsuzlukla, hırsızlıkla işi olmaz. Bunlarla da işi olanla da işi asla olmaz. Bizim için her zaman öncelikli olan milletimizin hakkıdır, emanetidir, yetimin, öksüzün, fakir fukaranın hakkının olduğu beytülmalin korunmasıdır. Bu konuda kimsenin gözünün yaşına bakmadık, bundan sonra da bakmayız.

Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım, sizlere veda etmeden önce bir hususu daha dikkatinize sunmak arzusundayım. Genel Kurul çalışmalarında artık yasama yılının sonuna doğru yaklaşıyoruz. Gerek iç siyaset gerek dış gelişmeler bağlamında oldukça yoğun geçen bir takvimi yavaş yavaş tamamlıyoruz. 1 Ekim'den bu yana gece gündüz demeden millete hizmet için çalıştınız. Muhalefetin meclisi engelleme girişimlerine rağmen bedenen ve ruhen tüm mesainizi genel kurul çalışmalarına tahsis ve teksif ettiniz. Sabrınızın zorlanmasına, sinirlerinizin gerilmesine, çeşitli emrivakilerle iradenize darbe yapılmak istenmesine aldırmadan milletin emanetine layıkıyla sahip çıktınız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak tam bir dayanışma içerisinde milletimize karşı mesuliyetlerimizi yerine getirmenin gönül huzurunu yaşıyoruz. Meclis tatile girene kadar tempomuzu düşürmeden çalışacak ve gündemdeki dört kanun teklifinin de inşallah yasalaşmasını sağlayacağız. Sizlerden kalan süreyi de en iyi şekilde değerlendirmenizi rica ediyorum. Her birinize emekleriniz, hizmetleriniz için yürekten teşekkür ediyorum. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor, grup toplantımızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun. Kalın sağlıcakla. /TRTHABER

Politika 9.07.2025 16:10:00 0