Son günlerde Konyaaltı Belediyesi, adeta Türkiye siyasetinin küçük ama ibretlik bir mikrokosmosuna dönüşmüş durumda.
Yerel basından ulusal medyaya kadar her köşe başında aynı konu konuşuluyor: Semih Esen döneminde işe alınan 67 kadrolu işçinin, Cem Kotan yönetimi tarafından işten çıkarılması.
Peki, ne oluyor Konyaaltı’nda?
İşten çıkarmaların gerekçesi resmi: Sayıştay denetimi. İddiaya göre, Semih Esen döneminde bu 67 işçi usulsüz şekilde kadroya geçirilmiş.
Sayıştay bu işlemleri hukuka aykırı bularak iptal edilmesini istemiş.
Cem Kotan’da, koltuğunu kaybetme pahasına bu kararı uygulamak zorunda kalmış.
Kâğıt üzerinde mesele net: “Yasaya aykırıysa iptal edilir.”
Ancak siyaset hiçbir zaman sadece kâğıt üzerinde yürümez.
Hele ki CHP gibi köklü bir partide işler bu kadar düz bir çizgide ilerlemez.
Eskiden CHP'de böyle sert hesaplaşmalar nadiren yaşanırdı.
Özellikle iki CHP'li başkan arasında bu denli sert ve net tavır alışlar alışıldık değildi.
Ama artık başka bir kuşak var: Daha atak, daha cesur ama bir o kadar da pragmatik.
Kimi zaman idealizmi değil, siyasi dengeleri gözeten bir anlayış hâkim.
İlçe Siyasetinden Genel Başkanlığa Giden Yol: İşe Alım Çarkı
Seçimi garanti olan ilçelerde belediye başkanı olmanın yolu önce örgütün anahtarını eline almaktan geçer.
Bu da ilçe yöneticilerinin desteğini kazanmakla başlar.
O destek de genellikle şu vaatlerle alınır:
“Seçilirsem yakının belediyede işe başlar.”
“Yakının ya da kendinin makamı yükselir.”
Seçim kazanılır.
Bazı isimlerin yakınları işe alınır diğerlerine sabretmek düşer.
Bu oyalama taktiği ilk dönemi geçirmeye yeter.
Ancak ikinci döneme girildiğinde kartlar yeniden karılır.
Çünkü bir başkan ikinci kez aday olmak istiyorsa artık yalnızca ilçedeki dengeleri değil, Ankara’daki genel merkez koridorlarını da hesaba katmak zorundadır.
MYK’dan ya da Genel Başkan’a yakın bir kanattan onay almak şarttır.
Bu sistemin işleyişi şöyle:
Parti üyeleri ilçe yönetimini seçer.
Belediye başkanı, bu süreci etkileyen başlıca aktörlerden biridir.
Başkan, “Filanca adayı desteklerseniz sizi işe alırım” diyerek blok oylar kurar.
İlçe yönetimi il delegelerini, il delegeleri kurultay delegelerini seçer.
Kurultay delegeleri ise genel başkanı belirler.
Görüldüğü üzere belediyeye alınan her çalışan yalnızca bir emekçi değil; bir delegenin geleceği bir adayın kaderi, bir başkanın koltuğudur.
Siyasetin gerçek yüzü bu kadar çıplaktır.
Kurultayda Ters Köşe: Kim Kazandı, Kim Feda Edildi?
Son kurultay bu sistemin nasıl sürprizlerle dolu olduğunu gösterdi.
Antalya örgütü, büyük oranda Kılıçdaroğlu’na sadık kaldı.
Doğuda Ümit Uysal, batıda Semih Esen; büyük ilçeleri kazanarak kurultay delegelerinin çoğunluğunu kontrol etti.
Oylar eski genel başkana gitti.
Ama sonuç?
Ters köşe.
Özgür Özel kazandı.
Antalya örgütü “emin ellerdeyiz” derken, bir sabah başka bir siyasi gerçeklikle yüzleşti.
Siyasetin matematiği tutmadı.
Ve ne oldu?
Semih Esen’in seçimde az farkla kazanan Cem Kotan’ın başkan olmasına katkı sunan hatta kilit isim olan İlçe Başkanı Demet Gündüz’e jest olarak işe aldırdığı 67 kişi bugün Sayıştay gerekçesiyle kapının önüne konuldu.
Bu gençlerden bazıları, Antalya kampı sırasında havaalanında Özgür Özel’in karşılanmasında “şık olmayan” bir protestoya da alet edilmişti.
Siyasette dün sırtında taşıdığın dostu bugün valizini taşısın diye karşında bulabilirsin.
Ve bugünün CHP Konyaaltı ilçe başkanı Demet Gündüz…
Koltuğu hâlâ yerinde.
O da geçmişi geride bırakmış gibi görünüyor.
Son Söz: Yasalar mı, Yoldaşlık mı?
Evet, yasalar ortada.
Sayıştay raporları ortada.
Ama ortada başka bir gerçek daha var: CHP içindeki bu tür kararlar yalnızca hukuki değil, siyasi hesaplamaların da ürünüdür.
Bu nedenle, 67 işçinin işten çıkarılması sadece bir “usulsüzlük düzeltmesi” değil, çok katmanlı bir siyasi hamledir.
Şimdi sormamız gereken şu:
CHP gerçekten kurumsal reformu, etik siyaseti, liyakati mi hedefliyor?
Yoksa hâlâ küçük çıkar gruplarının, “bizden olan girsin, diğerleri kalsın” mantığının esiri mi?
Konyaaltı’nda işten çıkarılan 67 kişinin geleceği, bu soruya verilecek cevaba bağlı.
Ama daha önemlisi, halkın siyasete olan güveni de tam olarak bu tür örneklerle ya inşa edilecek ya da yerle bir olacak.
Çünkü kalemle çizilen kaderler, bir imzayla siliniyor artık.
Ve gerçekten bir devran dönüyorsa…
Bazı çarkların artık kırılması şart.
Hırsın Gölgesinde Habercilik
Konyaaltı Belediyesi'ndeki 67 işçinin işten çıkarılması elbette kamuoyunun tartışacağı bir meseledir.
Ancak dikkat çekici olan, bu süreci adeta kişisel bir hesaplaşma zemini haline getirenlerin varlığıdır.
İşten çıkarmaları ısrarla manşetlere taşıyan bazı dostlarımızın geçmişine baktığımızda ilginç bir tablo çıkıyor karşımıza.
Söz konusu isim bir dönem Konyaaltı Belediyesi’nde çalışan çok yakın bir akrabasının yer değişikliği isteği kabul edilmeyince yaşanan kırgınlığı içine sindirememiş olacak ki süreci kişisel bir kampanyaya çevirmiş görünüyor.
Daha da ilginci: Bu kişi, yıllık iznin ardından Konyaaltı belediyeden kendi isteğiyle istifa etmiş, ardından başka bir belediyede işe başlamış ve şu an gayet huzurlu bir şekilde çalışıyor.
Yani ortada mağduriyet değil, tamamen "yer edinememe" ve "intikam refleksi" var.
Siyasette hırs, habercilikte kin rehber olursa; gerçek değil, gölge anlatılar konuşulur.
Kamuoyu ise olan biteni elbet fark eder.
Gerçek gündemleri kişisel kırgınlıkların gölgesinde harcamayalım.
/TANER ŞAHİN