ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, öncelikli olarak kayıt dışılığın azaltılması ve önlenmesi, ardından ise doğrudan vergilerin artırılmasına yönelik çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirtti.
ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, öncelikli olarak kayıt dışılığın azaltılması ve önlenmesi, ardından ise doğrudan vergilerin artırılmasına yönelik çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirterek, vergilerin harcamalardan değil, gelir ve servetten alınması gerektiğini vurguladı.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATSO Meclis Salonu’nda gerçekleşti. Meclis Başkanı Ahmet Öztürk'ün açılış konuşmasıyla başlayan Ağustos Meclisi'nde, Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, paralimpik oyunlarında mücadele ederek Türkiye’yi temsil eden 94 sporcuyla gurur duyduklarını belirterek, “Sosyal sorumluluğun bir gereği olarak engel tanımayan bu sporcularımızın yetiştiği, destek gördüğü ve üye oldukları dernek ve vakıflarımıza bir el de bizler uzatmalıyız diye düşünüyorum. Siz değerli meclis üyelerimizin bu konularda öncü olacağınızdan hiç şüphem yok” dedi. Hacısüleyman, Oda faaliyetlerinin yanı sıra, büyüme rakamları, vergi, sanayi odaklı büyüme, genç işsizliği, OVP ve iş dünyasının beklentileri ile sektörel gündem konularında açıklamalarda bulundu.
“YÜZDE 2.5 İLE SON 4 YILDA EN DÜŞÜK BÜYÜME HIZI”
ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, geçtiğimiz hafta açıklanan ikinci çeyrek büyüme verilerine değinerek, Türkiye ekonomisinin son 4 yılda gördüğü en düşük büyüme hızına ulaştığını vurguladı. Hacısüleyman, “Yılın ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisi yalnızca yüzde 2.5 büyüdü. Bu oran, son dört yılın en düşük seviyesini işaret ediyor. Tüketim harcamaları yüzde 1.6, kamu harcamaları yüzde 0.7 ve yatırım harcamaları yüzde 0.5 oranında büyüdü. Ancak bu kalemlerin performansı, önceki döneme göre gerileme gösterdi. Tüketimdeki yavaşlama enflasyon ve cari denge için olumlu bir gelişme olsa da, yatırımlardaki sert yavaşlama sanayi sektörü açısından endişe verici. Bilinçli olarak uygulanan sıkı para ve maliye politikalarının sonucunda büyümedeki yavaşlama yaşanıyor. Amaç, iç talepteki anormal artışı makul seviyelere çekmek ve böylece cari açığı ve enflasyonu düşürmek” şeklinde konuştu.
SANAYİ ODAKLI VE DENGELİ BİR EKONOMİ POLİTİKASI BEKLİYORUZ
Sanayisiz bir büyümenin olmayacağını ifade eden Başkan Hacısüleyman, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Sanayisiz bir büyümenin sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme olamayacağını biliyoruz. Bizim istikrarlı ve yüksek oranlı bir sanayi büyümesine ihtiyacımız var. Sanayi büyümezse, hizmetler bir ülkeyi uzun süre ayakta tutamaz. Biz sanayi odaklı ve dengeli büyümeyi öngören bir ekonomi politikası bekliyoruz. Bakın bundan tam bir yıl önce rahmetli Ali Başkan ne demişti? ‘Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve Sayın Hazine-Maliye Bakanımız yatırım ve ihracatı sonuna kadar destekleyeceklerini ifade ediyorlar. Hepimiz buna imzamızı atarız. Fakat bu yapılırken, iç piyasaya üretim yapan firmalarımızın gözden kaçmaması gerekiyor. Çünkü önümüzdeki aylarda ihracat, iç piyasaya bir alternatif olmayacak. Biz kademeli bir yavaşlama, KOBİ’leri ayakta tutan bir ekonomi politikasından yanayız.’ Şu anda maalesef Ali Başkan’ın uyarılarının gerçekleştiğini görüyoruz. İçeride iflas ve konkordato başvuruları artmaya başladı. Sanayi sektörü küçülüyor. İhracatta çok cüz’i bir artış var. İSO-PMİ endeksi altı aydır negatif. Tüm imalat sektörlerinde daralma var. Reel kesim güveni zayıflıyor. Sanayide istihdam beklentileri geriliyor. Tamam, ekonomi yavaşlasın, enflasyon düşsün, bir de iş dünyası olarak üzerimize düşeni yapalım ama sanayiden vazgeçmeyelim. Talebimiz finansmana eşirimde yaşadığımız sıkıntıların hafifletilmesi. Yüzde 2’lik kredi büyüme tavanını yukarı çekmenin KOBİ’lerimizi bir nebze rahatlatacağına inanıyoruz.”
HEDEFLERİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ
2025-2027 Orta Vadeli Programı’na değinen Başkan Hacısüleyman, ekonomik verilerdeki dengelenmeyi izlediklerini ve devam etmesini istediklerini kaydederek, “Yılsonu enflasyon hedefleri de bu yıl için yüzde 41.5, 2025 için yüzde 17,5 olarak revize edildi. Arkadaşlar özetle, bizler iş dünyası olarak hem süregelen dezenflasyon politikasını devam ettirmek hem de OVP hedeflerinin gerçekleştirilmesi noktasında üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Beklentimiz, bu süreçte sanayi sektörünün kollanması, özellikle dar ve sabit gelirliler olmak üzere halkımızın satın alma gücünün desteklenmesi” diye konuştu.
ORANTISIZ FAİZ İNDİRİMLERİNİN ZARARLARININ FARKINDAYIZ
2025 sonuna kadar gelişmiş ülke merkez bankaları indirimlere devam edeceğini ifade eden ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, “Bu kademeli olarak dış talebin artması, emtia fiyatlarının yükselmesi anlamına geliyor. 2025’te bu yıldan daha dinamik bir Avrupa ekonomisi göreceğiz. MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika ) Bölgesinde de talep daha canlı olacak. Bunlar, beklenmedik bir gelişme olmaz ise mal ihracatımızın ve turizm gelirlerimizin artacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla 2025 küresel ekonomi tarafında bizim lehimize işleyecek. Bundan en çok fayda sağlayacak olan da Antalya iş dünyası olarak biz olacağız” diye konuştu. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini ne zaman yapacağının merak konusu olduğuna işaret eden Başkan Hacısüleyman, “Henüz hangi ay indirimlerin başlayacağını bilmesek de, bu adıma çok az kaldığının farkındayız. Yani işin çoğu gitti azı kaldı. Bankalar 3 ay ve üzeri mevduatlara uyguladıkları faizleri yüzde 30’a doğru çekmeye başladı. Bu da artık indirimlere çok yaklaştığımızı gösteriyor; muhtemelen Kasım’da böyle bir gelişme olabilir. Biz politika faizinde büyük indirimler beklemiyoruz. Bunun olmasını da istemiyoruz. Amaç hasıl olmadan, yani enflasyon kontrol altına alınıp makul bir düzeye çekilmeden önce yapılacak orantısız faiz indirimlerinin ekonomimize ve şirketlerimize ne büyük zarar vereceğinin farkındayız” ifadelerini kullandı.
1 MİLYON 274 BİN GENCİN YÜZDE 26,7’Sİ İSTİHDAM PİYASASI DIŞINDA
Başkan Yusuf Hacısüleyman, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan “herkesin bir mesleği olmalı” felsefesi çerçevesinde mesleki ve teknik liselerde eğitimi güçlendirmeye yönelik hayata geçirilen uygulamaları desteklediklerini belirtti. Hacısüleyman, “Bunların başında, ortaokulların 7. ve 8. sınıflarında zanaat atölyeleri oluşturulmasının ardından, bu yıldan itibaren mesleki ve teknik Anadolu liseleri bünyesinde meslek ortaokulları açılması geliyor. Ülkemizde Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adıyla güzel bir uygulama mevcut. MESEM, haftada bir gün okulda eğitim ve dört gün iş yerlerinde çalışma imkânı sunan bir sistemdir; bu sistemin mezunlarının tamamına yakını istihdam edilmektedir. Bu uygulamayı güçlendirmemiz gerekiyor” dedi. Türkiye’de resmi işsizlik oranının yüzde 8,8 olduğuna işaret eden Hacısüleyman, gençlerde işsizliğin yüzde 16.6 olduğunu dile getirerek, “Genç işsizlik, Türkiye genelinin neredeyse iki katı. Daha ilginç bir başka veri de şu. Temmuz verileri itibarı ile baktığımızda üniversite mezunu 1 milyon 274 bin gencimizin 340 bini (yüzde 26,7) istihdam piyasası dışında. Yani 340 bin üniversite mezunu insanımız ne çalışıyor ne okuyor ne de iş arıyor” diye konuştu.
ANTALYA VERGİ GELİRLERİNDE ÜLKE GENELİNDE 8’İNCİ SIRADA
Başkan Yusuf Hacısüleyman, Türkiye'nin vergi gelirleriyle ilgili güncel durumu değerlendirerek Antalya'nın vergi gelirlerinde 8’inci sırada olduğunu belirtti. Hacısüleyman, “2023 yılı sonu itibarıyla Antalya'nın tahakkuk etmiş vergi toplamı 97,9 milyar TL'ye ulaştı. Bunun 81,7 milyar TL'si, yani yüzde 83,4'ü tahsil edildi. Tahsil edilen vergi, Türkiye'nin toplam vergi gelirleri içinde yüzde 1,6 pay alarak ülke genelinde 7’nci sırada yer alıyoruz. 2024 yılının ilk 8 ayında Antalya'nın tahakkuk etmiş vergisi 81,4 milyar TL oldu ve bunun 60,4 milyar TL'si tahsil edildi. Bu da tahsilat/tahakkuk oranının yüzde 74,3'e gerilediği anlamına geliyor. Türkiye'nin toplam vergi gelirleri içindeki payımız ise yüzde 1,4 ve bu oranla ülke genelinde 8’inci sıradayız” dedi.
VERGİLERİN HARCAMALARDAN DEĞİL GELİR VE SERVETTEN ALINMASI GEREKİYOR
Toplam vergi gelirlerinin üçte ikisini dolaylı vergilerin, üçte birini de dolaysız vergiler oluşturduğunu dile getiren Başkan Hacısüleyman, “OECD ülkelerinde durum bunun tam tersi. Dolaylı vergilerin payı yüzde 40-45 civarında iken dolaysız vergilerin pay yüzde 55-60 arasında. Bizim de devlet olarak vergilerimizin daha büyük kısmının harcamalardan değil, gelir ve servet üzerinden alınması gerekiyor. Mevcut durumun devam etmesi, gelir dağılımının daha da bozulması anlamına geliyor. En yüksek vergi geliri artışı yüzde 184 ile banka ve sigorta muameleleri vergisinde ve yüzde 120 ile gelir vergisinde olurken, en düşük artış ise yüzde 5,7 ile kurumlar vergisi gelirlerinde yaşanmış. Kurumlar vergisi tahsilatındaki artış öyle düşük ki; geçen yılın 8 ayında kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 18,2 iken bu yılın aynı döneminde yüzde 11,3’e inmiş. Tabii bu da dolaylı vergilerin artmasına, verginin gelir ve servetten değil, harcamalardan alınmasına ve vergide adaletsizliğe neden oluyor. İşte bu noktada, hep dile getirildiği gibi, yapısal reformlar devreye giriyor. Öncelikli olarak kayıt dışılığın azaltılması ve önlenmesi, ardından ise doğrudan vergilerin artırılmasına yönelik çalışmalara ihtiyaç var” açıklamasında bulundu.