Modern Folk Üçlüsü'nün 1979 yılında yayınladığı güzel bir şarkı vardı, "GEZSEN ANADOLUYU". Herkes çok sevmiş, her yerde çalınır, dinlenir ve kitleleri eğlendirir olmuştu.
Neydi bu şarkının sözleri:
"Sen ne güzel bulursun,/ Gezsen Anadolu'yu,/ Dertlerden kurtulursun,/ Gezsen Anadolu'yu"!..
Valla ben her zaman olduğu gibi bu bahar ve yazda da gezdim Anadolu'yu ama üzgünüm ki, Anadolu'yu en azından idare eder buldum da, dertlerden kurtulmayı bırak daha da dertlendim.
Neden mi, yanıtı yine şarkının sözlerinde.
Şarkı "Billur ırmakları var/ Buzdan kaynakları var/ Ne hoş toprakları var/Gezsen Anadolu'yu" diyor ama gezince, pek de insanın içi açılmıyor.
Billur (berrak, cam gibi) ırmaklar, dereler plastik, cam atıkları arasında akmaya çalışıyorlar. Bütün iyi ve güzel şeyler gibi kendilerini korumaya çalışıyorlar ama nafile.
Eskiden "aile terbiyesi" diye bir söz vardı ve de çok da duyulurdu. Gittikçe aileler mi azalıyor, yoksa bozuluyorlar mı ne!.. Artık ne aile terbiyesi ortada görünmüyor, ne de o terbiyeyi verecek insanlar ve aileler.
Okullarda daha çocuk yaşta vukuatlar, sokakta erişkin şiddeti.
Gelelim yine o özlemle mırıldandığımız dizelere.
"Or'da (ora'da) hayat başkadır,/ Yazlar, kışlar başkadır,/ Ah, bu diyar başkadır, başkadır,/Gezsen Anadolu'yu".
Gerçekten Anadolu'da hayat bir başkadır. Yüz yıldan bu yana gelen gelenek, görenek, terbiye; hele bir de doğası vardı ki, ne diyeyim. Söz yazarı haklı, söyleyenler bir o kadar keyifli. Gitar, saz, bateri inanılmaz coşkulu. Tıpkı Anadolu gibi.
Geçmişe özlemi pek sevmem, geçmiş elbette ki önemlidir, atalar; "geçmişi olmayanın, geleceği olmaz" derler ve haklılardırlar da.
Gerçekten bu diyar, bu diyarlar bir başkaydı. Dağı, taşı, ırmağı, deresi, denizi.
Ormanları, ekilip biçilen tarlaları bin perişan. Ekenler, biçenler ise binbir perişan ve pişman. Neden mi?
Buğday eken çiftçi, savaş halindeki Ukrayna'dan tüccar teşvikli buğday ile mağdur edilirken, yetiştirdiği patates ve soğanın suyunu bizim verip, topraklarını bizim askerlerin canlarını feda ederek koruduğu Suriye'den, yine teşvikli tüccarlarca patates, soğan ithal edilip, ülkemin üreticisi mağdur edildiği kimin umurunda ki.
Hele hele yıllarını verdikleri emeklilik hakları pazar yerlerinde dertlenme konusu olan emekliler var ki, pazar tezgahına bakmadan, ucuz satan tezgah bulamadan.
Tabi şimdinin de bir şarkısı var.
Bandıra bandıra ye beni!..
Bestesi ve güftesi yılların emekçileri, emeklileri, gelecek umudu kalmamış gençlik tarafından yapılmış.
Bu gelinen durum bir kısmının kendi seçimi iken, bir kısmına da atalarından kalan bir miras ve armağan.
İktidarın varlık sebebi tüccarlar, tefeciler, tarikat ve cemaat soslu seçmenler.
Bir zamanların film müziği idi, "kendim ettim, kendim buldum"!...
Her şey ortada, herkes kendine düşenden bir pay alsın.
Bugün, her şey için daha erken; yoksa sıradaki şarkı onlar için , "olanlar oldu geçti, sen ne dersen de, suçlusun, suçlusun bunda sende".
Nerede, nasıl dinlersiniz bilemem.