Selami Şahin


ŞAHİN KIRBIYIK, İSA YILDIRIM, KEMAL ÇELİK, DEMET ÇİLELİ VE BİR OKULUN HİKAYESİ

Hikâye, günlerden bir gün Akdeniz Otizm Derneği Başkanı Demet Çileli’nin çaresiz ama umut dolu sesiyle başladı


Gazetecilik mesleği, bize sadece olup biteni aktarma değil, aynı zamanda toplumun en derin yaralarına dokunma sorumluluğu da yükler. Benim için otizm, bu ülkenin sessiz ve derinden gelen en büyük toplumsal travmalarından biridir.

2012 yılında bir otizm annesi meslektaşım Nilhan Kırdı ile yaptığımız röportajla aldığım yılın gazetecisi ödülü, bu konuya olan hassasiyetimin ve vakıf oluşumun bir nişanesiydi.

Ancak vicdanın sesi, ödüllerden ve alkıştan üstündür. Bu yüzden, hayır hasenatın gizli kalması gerektiği inancımı bir kenara bırakarak, bugün bu okulun hikâyesini sizlerle paylaşıyorum. Zira bazı mücadeleler, farkındalık yaratmak adına aydınlığa çıkarılmalıdır.

Hikâye, günlerden bir gün Akdeniz Otizm Derneği Başkanı Demet Çileli’nin çaresiz ama umut dolu sesiyle başladı: Selami “Otizmli çocuklarımız için bir eğitim yuvasına ihtiyacımız var.” Dedi. Demet Çileli ve bu mücadelede her zaman yanında olan Halit Mert, hayatlarını bu kutsal amaca adamış iki mücadeleci insandı.

Onların çalmadık kapı bırakmadığı o dönemde Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hassasiyetiyle Aksu’da eski bir köy ilkokulu, bu ideal için tahsis edildi. Ancak karşılaştığımız manzara ise tam bir viraneydi. Yıllardır eğitime ara vermiş bu okul, büyük bir tadilat bekliyordu.

İşte tam bu noktada, toplumun ve siyasetin en insancıl yüzleri devreye girdi. Kendi imkanlarımızla çatı onarımını konuşurken, ben Demet’e haber vermeden Antalya’nın hayırsever iş insanı Şahin Kırbıyık’ın kapısını çaldım. Ona, “Abi, otizmli çocuklarımız için bir eğitim yuvası inşa etmek istiyoruz. Bu konuda senin desteğine ihtiyacımız var,” dedim. Kırbıyık’ın tek bir saniye dahi tereddüt etmeden “Elimden geleni yapmaya hazırım, “dedi.

Bu müjdeyi Demet’e verdiğimdeki gözlerindeki yaşlar, umudun en saf haliydi. Ertesi gün kepçelerin ve inşaat firmasının okula gelmesiyle başlayan bu dönüşüm, Şahin Kırbıyık’ın yüksek hassasiyeti sayesinde, Türkiye’de benzeri olmayan bir otizm eğitim yuvası olarak tamamlandı.

Fakat yapı tamamlanınca iş bitmiyor; asıl zorluk sürdürülebilirlikte başlıyordu: Öğretmen, genel giderler ve lojistik. Kaderin güzel bir tevafuku bu ya o yıllarda Antalya Milletvekili Kemal Çelik TBMM Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozuklukları Araştırma Komisyonu Başkanı oldu.

Kendisini arayıp bu “rol model” okulu anlattığımda, konuya olağanüstü bir hassasiyetle eğildi. Demet Çileli ve Kemal Çelik’in defalarca bir araya gelmesi, yeni yasaların çıkış sürecine dahi etkili oldu.

Bu süreçte Kemal Çelik’in eşi Hatice Çelik’de “elini değil, gövdesini taşın altına koyan biri olarak” inanılmaz desteğini de anmadan geçmek haksızlık olur. Milletvekili Kemal Çelik ilgisini hiçbir zaman esirgemeden okulu sürekli ziyaret ederek ilgili bakanların dikkatini çekmeye vesile oldu.

Bu hikâye, siyaset mekanizmasının insancıl yaklaşımlarla birleştiğinde neler başarabileceğini gösteren emsalsiz bir örnektir. Son dönemde ise Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım’ın okula verdiği destek ise büyük bir hassasiyet gösteriyor.

Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz’ün (servis sorununu meclisten karar alarak çözen) destekleri, vicdanın siyaset üstü bir köprü kurduğunu kanıtlıyor.

Okulun yanındaki cami imamından ismini tek tek sayamayacağım ebeveynlere kadar gönüllülük esasıyla verilen destekler, bu yuvanın sadece tuğlalardan ibaret olmadığını anlatıyor. Demet ve Mert’in olağanüstü çabaları bir film karesinin en duygusal sahnelerinden daha anlamlı olduğunun göstergesi olarak haklı yerini koruyor.

Ancak ne yazık ki, çözülemeyen bazı yapısal sorunlar hâlâ mevcut. Bu eğitim yuvasının kalıcı, sürdürülebilir ve çok daha iyi şartlarda varlığını devam ettirmesi, her şeyden önce geliyor.

Bu noktada, başta Antalya Valisi Hulisi Şahin başta olmak üzere, İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Yasin Eriş ve tüm Antalya milletvekillerinin, rol model olan bu kuruma yeniden müdahil olması elzemdir.

Özellikle Kemal Çelik’in komisyon başkanlığı tecrübesi ve birikimi, yoğunluğuna rağmen bu sorunların çözümünde kritik bir itici güç olacaktır.

Aksu’daki bu yuva, sadece otizmli çocuklarımızın eğitim gördüğü bir yer değil; aynı zamanda vicdanın, hayırseverliğin ve siyasi hassasiyetin bir araya gelerek bir travmayı nasıl umuda dönüştürebileceğinin de somut bir dersidir. Toplumsal dönüşüm, tam da bu iş birliği ve sahiplenmeyle mümkün olacaktır. Sonuç olarak otizmin var olan travması ve Aksu’daki umut köprüsü, vicdanın inşa ettiği yuvaya dönüşmesi vazgeçilmez bir durumdur.