Selami Şahin


VALİ HULUSİ ŞAHİN DE ŞİKAYETÇİ

Vali Hulusi Şahin, devlet adamı ciddiyetinden ödün vermeden, yaşadığı şehirle kurduğu duygusal bağı da gizlemeden bizimle düşüncelerini paylaştı


Geçtiğimiz günlerde, TİM-BİR il ve ilçe temsilcileri olarak Antalya Valisi Hulusi Şahin’i ziyaret ettik. Ülke gündeminin yoğunluğu ve dört bir yanda süren gelişmeler arasında, odak noktamız Antalya olmak üzere oldukça samimi bir sohbet gerçekleştirdik.

Ziyaretimiz, bir şehirle sınırlı kalamayacak kadar derin ve çok boyutlu konulara temas etti.

Vali Hulusi Şahin, devlet adamı ciddiyetinden ödün vermeden, yaşadığı şehirle kurduğu duygusal bağı da gizlemeden bizimle düşüncelerini paylaştı Antalya’nın güzelliklerinden bahsederken yüzünde beliren bir tebessüm, söz dönüp sorunlara geldiğinde ise yerini ölçülü bir kaygıya bırakıyordu. Özellikle trafik meselesi ve Zeytinköy’deki uyuşturucu sorunu, şehrin geleceği açısından üzerinde hassasiyetle durduğu iki temel konuydu.

Vali, bu sorunların çözümünde ilgili belediyelerin görev tanımlarına uygun hareket etmemesinden duyduğu rahatsızlığı açık bir dille ifade etti. Bir kentin idaresinin yalnızca bürokratik bir süreç değil, aynı zamanda ortak aklın sahada vücut bulması olduğunu vurguladı. Ne var ki, Antalya gibi potansiyeli yüksek bir şehirde zaman zaman bu koordinasyonun yerini “akamet” ve “vurdumduymazlık” alıyor. Bunun bedelini ise maalesef Antalya’nın kendisi, yani Antalyalılar olarak bizler ödüyoruz.

Sohbet sırasında Vali Hulusi Şahin, Kepez Varyantı’nın yalnızca üç ayda tamamlandığını örnek göstererek çözümün aslında mümkün olduğunu hatırlattı. “Yeter ki irade ve iş birliği aynı masada buluşabilsin,” dedi. Şehrin birçok noktasında benzer bir gayretin gösterilebileceğini, fakat çoğu zaman yerel idarelerin ağırkanlı tutumlarının süreci tıkadığını üzülerek belirtti.

Göreve geldiği günden bu yana tüm siyasi parti temsilcileri ve belediye başkanlarıyla uyum içinde çalışmaya özen gösteren bir yönetici profili çizen Şahin, buna rağmen özellikle trafik konusunda kalıcı adımların atılamamış olmasından derinden etkileniyor. Çünkü o, yalnızca bir yönetici olarak değil, şehirde yaşayan ve belki de gelecekte de burada yaşamayı sürdürecek bir birey olarak bu sıkıntıları dile getiriyor.

Kısacası, bu şehri dışarıdan gözlemlemiyor; Antalya’yı yaşayan bir insanın gözüyle okuyor. Ve şehir, çaresiz bir sessizlikle, sabrın sınırlarına dayanmış bir biçimde çözüm bekliyor.

Bir kenti yönetmenin asfalt dökmek ya da bina inşa etmekten ibaret olmadığını sıkça vurgulayan Hulusi Şahin, “Bir şehir, insanın yaşam kalitesini, umutlarını ve gündelik hayatın akışını koruyabildiği ölçüde yaşanabilir olur” diyerek yönetim anlayışına entelektüel bir çerçeve kazandırıyor.

Antalya’nın kartpostal güzelliğinde bir şehir olduğunu ancak aynı zamanda yaşanabilir bir alan olarak var olmayı da hak ettiğini ifade ederken, coğrafi ve doğal güzelliklerin hizmet eksikliğiyle gölgelenmesinden duyduğu burukluğu gizlemiyor.

Anlaşılan o ki, bir kentin gelişmesinde en önemli etkenler yönetenlerin cesareti, yerel idarelerin sorumluluk bilinci ve toplumun ortak vicdanıdır.

Vali Şahin’in samimiyeti bize bir kez daha hatırlatıyor ki, şehirlerin sorunları yalnızca teknik değil, aynı zamanda ahlaki meselelerdir. Antalya, sadece bir turizm kenti değil; yönetim ahlakının, şehir kültürünün ve toplumsal sorumluluğun da vitrini olmalıdır.

Ne yazık ki bugünlerde, gündemi bu nitelikli konular yerine bambaşka başlıklar meşgul ediyor. Oysa kentin mülki amiri dahi, bir birey olarak, Antalyalıların yaşadığı her sorundan muztarip olduğunu açıkça ifade ediyor.

Belki de artık şu soruyu sormanın zamanı geldi:

Antalya’yı baştan sona değiştirecek o irade, ne zaman ortaya çıkacak?