MEHMET TUNÇ MÜSTECAPLIOĞLU

Tarih: 11.09.2025 18:32

ANTALYA TURİZMİ VE HÜSEYİN ÇİMRİN

Facebook Twitter Linked-in

Antalya deyince aklıma gelen en önemli isimlerden biri de Hüseyin beydir.

Kendisi, deneyimlerini ve Antalya’nın gelişimini sadece yakınlarıyla paylaşmakla kalmamış.

Hüseyin Çimrin (1946), aynı zamanda bunları 18 kitapta belgelemiş olan önemli bir turizm düşünürü.

Bu kitaplardan bazılarını okuma şansı buldum.

Aldığım notlardan bazılarını şimdi sizlerle kronolojik olarak, araya bazen kendi yorumlarımı da koyarak paylaşacağım.

Bu yazımı Hüseyin beyin “Antalya’da Turizmin İlk Yılları” adlı kitabının kısa bir özeti olarak da düşünebilirsiniz.

Bu vesile ile sizlerin de, onun değerli eserlerini merak edip edineceğinize inanıyorum: 

 

NEREDEN NEREYE

1928’de Antalya Park Otel açılıyor.

“Biz pezevenk miyiz kardeşim” yaklaşımıyla bu iş kolunun işletmesine önceleri pek talep olmuyor.

1937’de otel postanaye dönüştürülüyor.

1930’da Atatürk Aspendos Tiyatrosu’nun tadilatının yaptırılması talimatını veriyor.

O yıllarda daha çok güreş müsabakalarının yapıldığı 2000 yıllık antik tiyatro, 27 Mayıs 1952’de ilk temsili için sahnesini açıyor.

10.000 kişi izliyor.

1943’de dönemin Antalya valisi Haşim İşcan Karaalioğlu Parkı’nı açıyor.

Şimdi gençlerin çoğunun kendisini bir cadde adından ibaret olduğu sandıkları, Tıp doktoru Burhanettin Onat, 1949 yılında Antalya’yı Tanıtma ve Turizm Derneği’ni kuruyor.

Kendisi, 1950-1960 yılları arasında Demokrat Parti’nin Antalya milletvekili olarak, meclis kürsüsünden diğer milletvekillerine sıkça Antalya’yı anlatırmış.

Noel Baba’nın bir zamanlar Patara’da doğduğunu dünyaya duyuran ilk kişi de Dr. Onat.

Kendisi Antalya turizminin baş mimarlarındandır.

 

AH ŞU ALMANLAR YOK MU

1959’da Antalya’ya gelen Alman Bunte dergisi yetkililerini dönemin valisi Niyazi Akı karşılıyor.

Kendisine Konyaaltı’ndaki obaların ne olduğunu soran dergicilere de, “biz onları Alman turistler gelip bedava konaklasın diye yaptırdık” gibi bir şaka yapıyor.

Bir miktar daha ucuz diye bir başka şehire bira içmeye gidebilen Almanlar da, bu fırsatı kaçırmayıp ilk fırsatta obaları tıka basa dolduruyorlar.

Yaz aylarında yaylalara göç etmesinler diye Antalyalılar için yapılan bu sakil yapıların sakinleri de, bu adına turist denen zoraki konukları mutlu edebilmek için evlerinden yatak, yorgan, masa, sandalye ne varsa şehrin ecnebi misafirleri için getirip, mecburen o yaz yine yaylalardaki evlerine gidiyorlar.

Bir sonraki yıl yine üşüşen bedavacı turistlere, “yok artık size oba filan, o kampanya bir yıllıktı” deniliyor.

Ama hem Alman’ların hem de Antalyalıların kafalarında bir turizm ışığı yanıp sönmeye başlıyor.

 

HER REKOR BİR KÜÇÜK GİRİŞİMLE BAŞLAR

1954 yılında Antalya’ya tam tamına 97 yabancı turist geliyor.

1955’de bu rakam 54’e düşüyor.

1957’de içinde sıcak su akan odaları bile olan Divan Oteli açılıyor.

Otelin sahibi de dönemin tanınmış tüccarı Mustafa Eyilik.

Zaman içinde yabancı turist sayısı giderek artarak, 1958’de çılgın bir rakama, tam 208’e yükseliyor.emoji

1959’da Hüseyin Çimrin Antalya’nın ilk rehberi olarak kayıtlara geçiyor.

Aynı acentenin ofis boy’u da, toprağı bol olsun bir başka duayen turizmci Yaşar Sobutay (1947-2012)

1959’da ev pansiyonculuğu gelişmeye başlıyor.

 

YA BU TURİZM DE NEYİN NESİDİR?

Halkın arasında turizm genellikle şöyle algılanılıyor: “Meğer birini evinde yatırıp onun karnını doyurmak turizm oluyormuş.”

O yıllarda Antalya-Side arası arabayla 2.5-3 saat sürüyormuş.

Girit göçmenleri Side’de turizmde bir anda parlıyorlar.

Özellikle de Barut ve Şen aileleri, otellerine gelen misafirleri mutlu etmesini biliyorlar.

Halk kendilerine önceleri (artık ne demekse) “yarım gavur” muamelesi yapsa da, onlar turizm atını alıp Üsküdar’a geçiveriyorlar.

O yıllarda Halikarnas Balıkçısı lakaplı Cevat Şakir’in erkek kardeşi Suat Şakir Kabaağaçlı da Fransız eşi ile birlikte Side’de pansiyon işletiyor.

 

UÇAK KATKISIZ TURİZM GELİŞEMEZ

1960’lı yıllarda THY haftada üç kez İstanbul-Antalya arasında uçuyor.

1961’de Ankara’da ilk kez bir Otelcilik ve Turizm Lisesi kuruluyor.

28 Mart 1967’de Antalya’ya ilk charter İzmir üzerinden geliyor.

1969’da turist sayıları 2.000’e yaklaşınca, Yaşar Sobutay babasının emekli ikramiyesi ile Pamfilya Turizm’i kuruyor.

Touropa’nın 90 yolcusunun handling işlerini de Yaşar Sobutay organize ediyor.

O yıllarda Touropa dolmuş uçaklarla Antalya’ya ayda iki kez, 90’ar turist getiriyor. 

(16 Ağustos 2025 tarihinde Antalya havalimanında, sadece bir günde 230.002 yolcuya hizmet verildi)

1970’de 1.500’ü TUI’den olmak üzere 10.000 turist geliyor Antalya’ya.

1974 yılında bize göre Kıbrıs’a yapılan Barış Harekatı, Avrupa’da Türkler’in adayı istilası olarak algılanınca, Antalya’ya yapılan charter seferleri bir anda duruyor.

 

ÜNLÜLER DE ANTALYA’NIN FARKINA VARMAYA BAŞLIYOR

1977’de dünyaca ünlü okyanus bilimci, kaşif Jaques-Yves Cousteau Antalya Sıçan adasını incelemeye geliyor.

Dönemin belediye başkanı Selahattin Tonguç onu ısrarla karaya davet edince kerhen karaya çıksa da Antalya’ya hayran kalıyor.

Cousteau 1978’de bu kez yanında iki ünlü ile geliyor; 

Monaco Prensi Rainer ve onun adı gibi zarif eşi Grace Kelly.

Onlar da üç gün niyetine gelip on gün kalıyorlar güzel Antalya’da.

1977-1979 arasında bir başka turizm duayenimiz Nizamettin Şen İmbat turizmi yönetiyor.

Ünlü Studiosus ve bir çok kültür turu düzenleyen Avrupalı acentenin misafirlerine önderlik yapıyor.

 

NE KADAR YATAK O KADAR TURİST

1980’lerin başında Antalya’da 2.000 kadar yatak var.

Zaten bunların %60’ı da üç tesiste toplanıyor;

Valtur, Talya ve Alantur.

12 Eylül 1980 askeri darbesi yavaş yavaş serpilen turizme de bir darbe oluyor.

 

IN THE YEAR 1984

1984’de Antalya’nın artık cezasını çektiğine karar verilmiş olmalı ki, ilk charter seferleri yeniden başladı.

Dünya turizm devi Tui’nin ilk seferi apronda halk dansları ve melodileri ile karşılandı.

O yıl Antalya’ya 50.000 kadar turist geldi.

Bu öncesinde tahmin edilemeyecek kadar çok yüksek bir rakamdı.

Herkes çok memnundu.

Aynı yıl, sanki bu gelişimi önceden bilmiş gibi ben de İstanbul’dan Alanya’ya dükkan işletmek üzere gelmiştim.

Oysa tamamen şanslı bir rastlantıydı bu.

25 güzel yılımı geçirdiğim bu güzel şehir bana çok şey kattı.

Ben de Antalya’nın turizm gelişimine katkıda bulunmaya çalıştım.

O yıllarda bana birisi o tarihten 40 yıl sonra Antalya’ya değil elli bin, 17 milyon turistin geleceğini söyleseydi, bunu söyleyeni ciddiye almazdım.

Zaman nasıl da rüzgâr gibi geçti. Antalya yeni başarılar için şimdiden heyecanlı.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —