KADRİYE CİRİTCİ

Tarih: 12.11.2025 11:29

PARFÜM

Facebook Twitter Linked-in

Kim sevmez ki, mis gibi kokan güzel kokuları? Kullandığımız parfümlerin bazılarında anılar vardır, bazılarında özlem… Tesadüfen burnunuza gelen bir parfüm kokusu alır götürür sizi geçmiş yıllara…

Parfüm kokuları bazı tenlerle öyle özdeşleşir ki, bir türlü vazgeçemezsiniz. Benimde okul yıllarımdan bu yana kullandığım ve halen vazgeçmediğim bir parfümüm var elbette. Anlayacağınız beni tanıyanlar kokumdan tanır diyenlerdenim. Peki parfümün tarihi geçmişini hiç merak ettiniz mi?

Buyrun bakalım…

Parfüme gel..!

Parfümün tarihte ilk karşılaştığımız şekli tütsüdür. Hiyeroglifler Mısırlıların M.Ö. 3000'den itibaren koku ürettiklerini gösteriyor. Mısırlı rahipler, tanrılara adadıkları kurbanların kokusunu gizlemek için tütsü yakarlar ve tütsü yakmanın tanrıları memnun ettiğine inanıyorlardı. O zamanlar kokular ve Tanrılar arasında güçlü bir bağ vardı. Bu nedenle firavunlar güzel kokulu mezarlara gömülürdü. Bu kokular o kadar güçlüydü ki arkeologlar 1897'de mezarları açtıklarında tatlı kokular etrafa yayılmıştı. Fransa, parfüm sektörünün en başında gelmektedir. Bunun nedeni parfüm ile birlikte köklü bir tarihe sahip olmasıdır. Latince perfumum kelimesinde Türkçemize parfüm olarak giren bu hoş kokuların tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Fransa’da parfüm özellikle 17. yüzyılda çok yayıldı. Çünkü o günlerde Paris’te her yer dışkı kokuyordu. Pislik almış başını gitmiş, kötü kokular her yere yayılmıştı. Elizabeth’in yönetiminde parfüm kullanımı yaygınlaşmaya başladı ve halka açık bütün yerler parfüm kokuyordu çünkü kraliçe kötü kokulara tahammül edemiyordu. İlk parfüm, ağaç kabuğu, odun, kökler, yapraklar, çiçekler ve tohumlar gibi doğal malzemeler kullanılarak yapıldı. Bu arada parfüm yapımının ilk kanıtı Mısır ve Mezopotamya'ya kadar uzanmaktadır. Daha sonralar Persler ve Romalılar tarafından üretiminin yapıldığı görülmektedir.

Bu eski uygarlıklar, genellikle dini törenlerde kullanmak veya vücutlarını mesh etmek için ilk parfüm türlerini oluşturmuşlardır. Mür ve tütsü ağaçlardan çıkarılıp tütsü haline getirilirken, gül ve nane gibi diğer bitkiler ise yağlarla damıtılarak kullanılmıştır.

Ticaret yolları büyüdükçe ve genişledikçe, egzotik baharatlar ve otlar gibi daha geniş bir koku çeşidi kullanılabilir hale gelmiştir. Vücuda sürülen ilk sıvı parfümü ortaya çıkartan Yunanlılardır. Daha sonra Yunanlılar bitki, reçine ve otları öğütüp yağlarla karıştırarak vücuda sürülen ilk kokuyu yaratmışlardır. Sıvı parfümü icat edenler Yunanlılar olmasına karşın, damıtma işlemi Araplar tarafından geliştirilmiş ve böylece parfüm algısı başka bir boyuta gelmiştir.

Parfümlerin anlamı ve statüleri her ülkede farklı gelişmiştir, dolayısıyla bildiğimiz anlamda ilk modern parfüm üretilmeden önce çok farklı tarzda kokular parfüm olarak adlandırılmıştır. Fakat bildiğimiz anlamdaki parfümü, yani alkol solüsyonunda aromalı yağlarla oluşturulan parfümü asıl Macarlar bulmuştur. Özel kişisel kullanım için üretilen ilk parfüm, Macar Kraliçesi Elizabeth için geliştirilmiş ve bu parfüm Avrupa’da Macar Suyu olarak bilinmektedir. Koku ağırlıklı olarak biberiye ve taze kekik gibi doğal aromalar içermektedir. Macar suyunun anlamı 14.yy’da ilk alkol temelli üretilen parfüm demektir. Macar suyu günümüzde hala varlığını sürdürmektedir. 1370 yılında alkollü ilk parfüm olarak üretilen Macar suyu parfümün gelişimi açısından oldukça önemlidir.

Parfüm, kişinin kimliğini ve tarzını ifade etmenin güçlü bir yolu olarak kabul edilir. Her insanın beğendiği parfüm farklı olur. Kimi ten rengine göre seçer, kimi fresh koku olsun ister, kimi baharat kokularını tercih eder. Parfüm koku tercihinde fresh koku sevenlerdenim. Parfüm seçimi ve muhafaza edilmesi ince iştir dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Parfümler oda sıcaklığında korunmalı, direkt güneş ışığına maruz bırakılmamalı ve daima orijinal şişelerinde ve hava almayacak şekilde saklamalıdır. 

“Bir kadının parfümü sadece kokusu değil, hatırlattığı anılarıdır.” Ne güzel ve doğru bir söz değil mi?

Değerli okurlarım farklı konuları inceleyerek, araştırarak köşeme taşımak ve sizlerin beğenisine sunmak inanın bana da çok şey katıyor. Uğur Mumcunun bir sözü vardır ve benim için çok değerlidir. “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz” der. Köşe yazılarımı yazarken bu söz daima kulağıma küpedir. Bilgi sahibi olmadan fikir üretmemeye dikkat ederim. 

Bu gün köşeme mis kokular karıştı. Okurken umarım mis kokulu bir yolculuk yaşatmışımdır. 

Sevgiyle kalın efendim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —