Önce semt pazarlarımızdaki ürünlerin durumuna bir bakalım sonra katakullilere bakarız; Antalya'nın semt pazarları Türkiye'nin tüm sebze ve meyvelerini, peynirlerini ve zeytinlerini, balıklarını, baharatlarını, nar ekşilerini, tahinlerini, pekmezlerini, kısacası her türlü muhteşem gıda ve lezzete ev sahipliği yapan mekanlardır.
Pazarlarımızda satılan ürünler arasında tamamen doğal olanlar olduğu gibi, pestisit, tarım ilacı sarmalı içinde bulunanlar da vardır. İlaçlı ve ilaçsız ürünleri birbirinden ayırmanın pek imkanı yoktur.
Kimi tezgahın başında yerel kıyafetleriyle satış yapan köylülerimizin, "Tamamen doğal, tarladan" şeklinde çığırmalarının hiçbir garantisi yoktur. Köylülerimizin önemli bir kesimi de satışa sundukları malları Hal'den almakta ve satmaktadır.
Özetle aldığınız ürün şans, kader talih ve kısmetinizin durumuna uygun bir şekilde evinizin yolunu tutar.
Oysa özellikle doğal olduğu iddia edilen ürünlerin satışında sertifika zorunluluğu getirilmesi gerekir.
KANSER TEDAVİ MERKEZLERİ NEDEN DOLU?
Bu nedenlerle Antalya Türkiye'nin yaş sebze, meyve ve çiçek üretimi ile satışında merkez illerden biri olmasının yanı sıra, ürünün direk seradan çıkıp satışa gitme özelliği nedeniyle pestisiti (Tarım ilacını)
bol tüketen bir kentimizdir.
Bu nedenle hem örtüaltı üretim yapan Aksu, Kepez, Kumluca, Serik, Manavgat, Alanya ve Gazipaşa, Korkuteli ve Elmalı'daki çftçilerimiz hem de sera ürününü bol tüketen vatandaşlarımız kanser riski altında ve pençesindedir.
Antalya'nın kent merkezindeki kanser tedavi merkezlerine yolu düşen vatandaşlarımız, o kötü ünlü berjer koltuklarda tedavi gören kalabalığı görünce ağızlarını kapatıp bir derin 'Offf' çekmektedirler.
Elbette tarım ilaçları satışında ve kullanımında denetleme olmaması ve Çin malı ucuz tarım ilaçlarının bolca kullanılması bu felaketin başlıca nedenleri arasında yer alır.
***
Gelelim pazarları dolaşan vatandaşlara yönelik yapılan hilelere...
Elbette şimdi bu konu nereden çıktı diyeceksiniz.
Ben aslında aldığım ürünün tartılması sırasında hep çevreye bakınırım. Tartıya dikkatlice bakmanın o esnafa karşı kabalık olduğunu, ona hırsız muamelesi yaptığımı düşünür utanırım.
Yani utanırdım... Artık tartı aşamasında bırak kafamı çevirmeyi, "Kenara çekil tartıyı göreyim" diyorum.
Bunun yanısıra yine ayıp olmasın diye ürünü fazla dikkatli seçmezdim, artık ıcığına cıcığına bakıyorum!
Bundan bir ay önce, meyveleri torbaya koyup pazarcıya verdim. Nedense o gün içimden pazarcının önünü kapattığı tartıya şöyle eğilip kenarından bakmak geldi. O da ne? Dijital tartının üzerine satış
fiyatı bölümüne 35 lira yazması gerekirken 42 lira yazdı... Yani 5 kilogram mandalinada benden 35 lira çaldı. Dondum kaldım... Ulen dedim gideyim şunu şikayet edeyim, iflahını keseyim, ruhsatını iptal etmezler ama okkalı bir ceza yazdırayım" dedim, biraz düşündüm. yavv dedim, "Ekmeğine zarar vermeyeyim, belki yanlışlıkla olmuştur" deyip vazgeçtim.
Artık işi uyandım ya son derece dikkatliyim. iki hafta önce başka bir esnaftan salatalık alıyorum, yine yandan gözetliyorum. 7 kilo salatalıkta 14 lira da bu tokatladı mı!!!
Şamar oğlanı olmuşuz haberimiz yok.
Haydi dedim 14 lira için bunun da başını yakmayalım... Ben bir köşe yazayım, sorunu anlatayım, ilgililer vatandaşları uyarmak için gerekli önlemleri alır... Peki gerçekten alırlar mı? Bugüne kadar almadılar ama bu yazıdan sonra muhtemeler alırlar!
Peki ben ikinci tokattan sonra ne yaptım? Bu olayların meydana geldiği pazarda, bizim mahalle pazarına da gelen tanıdık bir esnafımız var. Onun tezgahına doğru yürüdüm.
- Hayırlı işler kardeşim, sana bir şey soracam,
- Abi hoşgeldin sor tabi...
- Yavv pazarcıların bir kısmı tartılarda acayip hile yapıyor!
- Abi o bişey mi?
- Dahası mı var???
- Olmaz mı, neler dönüyor nele!
- Bir iki örnek versen de şunları bi duyursam.
- Abi tartılarda hile yapıyorlar.
Malı aynı yerden, aynı fiyata alıyoruz, aynı malı benden çok daha ucuza mal satıyorlar!
Bunu nasıl yapıyor? Tartıda çalarak yapıyor!
Ayrıca torbayı tartıya götürürken eline çaktırmadan kenardan 3 tane çürük ürün alıyor, el çabukluğuyla
o ürünleri sağlam ürünlerle değiştiriyorlar.
Daha neler vardır, neler. Ortalık yamyam dolu...
İnanır mısın bir keresinde beni bile tokatladılar!!!
Biz meğer ne kadar cahil kalmışız! Anlaşıldığı kadarıyla semt pazarı yerine tokatçı pazarı desek yerinde olacakmış.
Elbette çok dürüst esnaflar da var, onlar arada maalesef kayboluyor.
***
Elbette ürünlerin bir kısmını etiketleyen, bir kısmına etiket koymayan, Etikette ürünün fiyatının üstüne küçücük harflerle 250 gramı, 500 gramı yazanları falan saymıyorum...
Biraz da semt pazarlarındaki balıkçılara bakalım!
Hamsi diye karadeniz sardalyası, palamut diye bol kanlı tombik, uskumru diyle kolyos satanlar ve daha neler neler!
Şimdilerde bir de aslında alabalık olan Türk Somonu çıktı. Adında somon var diye kilosunu 300-400 liraya satıyorlar.
Ama omega 3'ü falan yüksek olduğu için işi kurtarıyor. Tadı gerçek somonun yanına yaklaşmasa bile millet yiyor, afilet olsun. Ama bana kalırsa somon değil saman!
Çeşitli yöntemlerle tatlandırılınca masadaki varlığı kabul görüyor.
***
Özetle pazarlarda durum karışık. Elbette katakulliler bu kadarla da kalmıyor.
Yazı çok uzadı ama biraz daha ekleyeyim. Çünkü konu beslenme olunca durum çok ciddileşiyor.
Ülkemizdeki gıda güvenliğinin yerlerde sürünmesi hepimizin malumu.
Biraz da internetteki şikayet sitelerine malzeme olan pazarcı hilelerine göz atalım ve bitirelim;
*** Domates ve diğer kırmızı meyve sebze satanların, ürünü canlı göstermek için kırmızı şemsiye/branda/çadır kullanması.
*** Domatesi enine veya boyuna merkezden değil de tohumlar görünecek şekilde yamuk yumuk kesip iyi gösterme.
Kesilmiş kısma ÇİLEK VE KİRAZ vs. sürme
*** Portakal mandalina elma kabuğunu mumla parlatma.
*** Öne en taze en iri en gösterişli malı koyup kendi tarafına çürük ve ezikleri yığma (ki malın yarısı böyledir) ve hepsini aynı fiyata satma.
*** Poşete özellikle istenenden fazla ürün koymak, tarttıktan sonra fazlalık olarak iyilerini çıkarmak. Çürük küçük ve ezikleri poşette bırakmak.
*** El çabukluğu ile kusurlu ürünleri poşete doldurmak sonra müşteri hemen açıp kontrol edemesin diye poşeti kördüğüm bağlamak
*** İstenenden özellikle fazla tartmak, laf hilesiyle ikna etmeye çalışmak, itiraz edildiğinde öfleyip pöflemek.
*** Ürünüyle ilgili utanmadan yalan söylemek. Örneğin; "Acı yok hepsi tatlı", "Sulu portakal bal gibi" vs.
***
Gelelim sözün özüne; Bana kalırsa Antalya'nın tüm belediyeleri pazar yerlerine vatandaşlara uyarılarda bulunan tabelalar asmalı. (Tabelalar çalınmasın diye ahşap olabilir)
Bu tabelalarda vatandaşların ürünleri satın alırken terazi ölçümlerine dikkat etmeleri, etiketsiz ürün satanların ve gıda maddeleri satış genelgesine aykırı davranan esnafın ihbar edilmesi, para üstü alırken sayarak almaları gibi uyarılarda bulunmalıdırlar.
Ayrıca, caydırıcılık açısından satışta hile yapan esnafa yönelik yaptırımlar da yazılmalıdır.
Esen kalın...