CÜNEYT BOL

Tarih: 15.07.2025 09:43

TÜRKLERİN TRAFİKLE İMTİHANI! / Savaşçı tarihimizden hiç duyulmamış olaylar...

Facebook Twitter Linked-in

Konumuz Türk trafiği...

Ben bir tarihçi olmadığım için, biz Türklerin binlerce yıllık süreç içerisindeki trafik yolculuğunu bazı kaynaklardan kısa alıntılar yaparak anlatmak istiyorum.

Elbette bu tarihsel sürecin günümüzde Anadolu araç  trafiğini getirdiği durum ortada

Her yıl binlerce ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı kazanın yanı sıra, adeta trafiğimizde sürücüler arasında sanki haçlı savaşları yaşanıyor.

Yayalar, araçların içindeki aileler, bisiklet ile motosiklet sürücüleri de trafikteki bu savaştan nasibini alıyor.

Dini bayramlarımızda dahi yüzlerce aile trafikteki bu keşmekeşe kurban gidiyor.

Kural tanımazlık, hız, ışık ihlalleri gibi büyük hatalların bedelleri çok ağır ödeniyor.

Bu kaza ve kavgalarda eğitimin ve çağdaşlığın da yeterli olmadığını açıkça görüyoruz.

Bu yazıylı okuduğunuzda günümüzde ülkemizde yaşanan trafik terörünün bizim genlerimizle yakından ilgili olduğu konusunda düşüncelere kapılmanız olası.

Kimi öyle düşünür kimi böyle. Elbette herkesin çıkartacağı sonuç kendine...

***

At; hızlı, açlığa dayanıklı, dağ silsilelerini aşmaya uygun olması  gibi özellikleri ile Türklerin geniş coğrafyalara yayılmasına yardımcı olmuş. Türklerde at koşum kültürünün çok eski dönemlerde oluşmuş olması, atın bütün Türk boyları için hayati önem taşımasından ileri geliyor.

Nitekim; birçok halkbilimciye göre Bozkır Medeniyeti at üzerine kurulmuş...

Hatta atların savaştaki manevra kabiliyetini artırmak için Türklerin bulduğu yöntemlerden biri, atların kuyruğunu örmek. Günümüzde hala uygulanan bir gelenek.

Elbette savaşlarda yiyecek ihtiyacını karşılamak için eğer ile atın bedeninin arasına konulan etin pastırma yapılması da bizimkilerin bulduğu bir yöntem. Eğer ile sürekli hareket halinde olan atın tuzlu ve terli bedeninin arasında kalan etin bir süre sonra pastırmaya dönüşmesi çok akıllıca bir savaş taktiği olarak tarihe geçmiş. 

***

Savaşçı atalarımızın uçsuz bucaksız bozkırlarda o küheylanları çılgın gibi koşturdukları biliniyor. Zaten tezcanlı ve çalışkan olan bu milletin, bir de tam bir koşu makinesi olan atın gücünü ellerine alınca çığlıklar ata ata gürzleri savurup, bozkırın tozlarını coşturdukları akla son derece yatkın.

Özetle günümüzdeki trafikte yaşanan bu çılgın koşunun genetik altyapısının bozkırlardaki geçmişimizden geldiğini düşünebiliriz. Tarihte de bugünümüzde yaşanan trafik çılğınlığına ışıt tutacak bilgiler var. Aşağıda okuyacaksınız.

***

Şimdi bununla ilgili tarihi bir örnek vermek istiyorum; Bu gerçekten yaşanmış bir olay... Savaşçı atalarımız, doğal afetler, nüfus artışı, otlak yetersizliği, siyasi anlaşmazlıklar, ağır dış baskılar ve cihan hâkimiyeti düşüncesiyle göçe başlamıştı. Göç eden Türk kavimleri uzun bir dönem Hazar Denizi, Kafkaslar ve Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlarda hâkimiyet kurduğu tarihi kayıtlarda yer alıyor. Konumuz Hazar Denizi bozkırlarında ilerleyen Türk kavimleriyle ilgili.

TÜRKLER ARAP ŞEHİRLERİNE YERLEŞİYOR

Göç eden Türklerin Samerra, Bağdat ve İran çevresinde yerleşmesi nedeniyle kentlerde yaşayan Araplar, bu güçlü kavmin gelişinden ilk başta rahatsız olmuştu. Ancak daha sonra savaşçı Türk kavimleriyle işbirliği yapacak ve atalarımızı savaşçı nitelikleri sayesinde paralı asker olarak çalışacaklardı.

ATALARIMIZIN SAVAŞÇILIĞINA ÖVGÜLER

Tarihi kayıtlarda bölgeye yerleşen Türkler hakkında şu ifadeler yer alıyor;

“Gerçek birer asker olan Türklerin ok atmadaki ustalıkları, atla bütünleşmeleri, kementlerinden kimsenin kurtulamayacağı ve onların at üzerinde geçen hayatlarının oturarak geçirdikleri yaşayışlarından daha çok olduğu şeklindeki halleri vardı.

Türklerin, öteki milletlerden olan insanlardan bir kat daha fazla yol kesebilecekleri, kadınlarının, erkekleri gibi oldukları, hayvanlarının bile kendilerine benzeyen özellikler taşıdığı ve ruhî güçlerinin bedeni kuvvetlerinden daha çok bulunduğu tarzındaki kanaatler söz konusuydu.”

Türkler kısa bir sürede güçlerini bölgeye kabul ettirmişlerdi. Ancak kısa süre sonra büyük sorunlar ortaya çıkacaktı.

TÜRK ATLILARI ADETA TRAFİK TERÖRÜ ESTİRİYOR!

Türklerİn bölgede paralı askerlik yapmaları, bir süre sonra, tarihe geçen önemli sorunların çıkmasına neden oldu. İşte kayıtlardaki ifadeler...

“Arap kaynaklarına göre, Türkler, Medinetu’s-Selâm (Bağdat)’ın cadde ve sokaklarında at sürdüklerinden kimi zaman kadın, çocuk, yaşlı ve özürlü kimselere birden çarpıyor ve belki de onlardan birtakımının ezilmesine sebep oluyorlardı.

Türklerin at sürmeleri sonunda, yukarıda belirtildiği gibi bazı kimselerin ezilmesi üzerine bu askerlerden öldürülenler oluyordu. Kimi kaynakların anlatımına göre, bu kaba, geçimsiz askerler, belirtilen olaylara sebep oldukları zaman, el-Ebnâ denilen, Horasan ya da İran kökenli askerler, onları, yalnız düşürdükleri zaman atlarından indiriyor ve dövüyorlardı. Bu yüzden belki de onlardan ölenler bile oluyordu.

Halk bu kavga ve gürültü yüzünden eziyet çekiyor, çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalıyorlardı.

İşte yukarıda belirtilen olaylar sebebiyle Bağdat halkından birtakım kimseler kralın karşısına çıkarak “Ya bunların bu eziyetlerine engel olursun, ya onları bizden uzaklaştırırsın ya da seher vaktinde yapılan beddualarla seninle savaşırız” dediler.

Kral, bu kimselerin yakınmalarına, “Onların Bağdat’tan uzaklaştırılması ancak benim de uzaklaşmamla mümkündür. Lâkin, ben onlara, yaptıkları bu eziyetleri bırakmalarını salık verir; böylece şikayet etmekte olduğunuz hususları giderebilirim” karşılığını verdi.

MAALESEF KAZALAR VE KAVGALAR BİTMİYOR, BÖLGE HALKI AYAKLANIYOR

“Anlaşıldığına göre kralın, askerlerine yaptığı tembihler, ya gereği gibi yerine getirilmemiş ya da halkın onlara karşı düşmanlıkları sona ermediğinden, ne olursa olsun Bağdat’tan çıkarılmaları hususundaki ısrarları devam etmiştir.

Bu sebeple yine birtakım kimseler hükümdarın karşısına çıkarak “Ya bizden uzaklaşırsın ya da seninle savaşırız” deyince, o, “Benim 80 bin zırhlı askerim olduğu halde benimle nasıl savaşacaksınız?” sorusunu kendilerine yöneltti.

Onlar da hükümdarın bu çıkışına karşılık olmak üzere, “Biz seninle seher vaktinin dualarıyla savaşırız” karşılığını verdiler. Bunun üzerine dualardan çekinen hükümdar bölgeden ayrılmayan Türklerin de hatırına Bağda’ı terkediyor.“

İşte böyle... Bu olaylar 8’inci yüzyılda yaşanıyor.

Savaşçı Türkler atları, güçleri ve taktikleriyle 400 yıl sonra Selçuklu’yu ve Osmanlı İmparatoruğunu kuracak. Ulu önder Atatürk’de bu imparatorlukların yıkılmasının ardından Anadolu'yu ve Türkiye Cumhuriyetini bize hediye edecekti.

Bana göre, atalarımızın ve insanımızın tarihten günümüze ulaştırdığı genlerimiz bizim günümüzdeki trafik terörünün kökenini oluşturuyor. Elbette ufak tefek başka sorunlar da vardır.

Bana kalırsa trafikteki kavga, dövüş, kuralsızlık ve hız tutkusu ile kazalar, ne cezalarla ne de diğer önlemlerle  çözülecek meseleler değil.

Ama umarız ki çözülsün ve artık canlar yanmasın...

Haydi esen kalın...

 

- Kaynak: Prof. Dr. Bahattin KÖK


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —