25 Aralık 2023 Pazartesi
Rusya – Ukrayna: Hemen şimdi BARIŞ!
ALİ ÖZÇİL yazdı / GASTRONOMİ VE GURME DÜNYASI
ALİ TONGÜLÜS yazdı / İSTATİSTİK.. ADALET.. VE VİCDAN
Google satın alımlara tam gaz devam ediyor!
FİRUZ BAĞLIKAYA EMITT’İN AÇILIŞINDA NEDEN KÜRSÜDE YOKTU?
Engelliler ve Spor
Savaşı durduran,yaşamı hatırlatan şarkı
1941 yılında Alman işgalindeki Belgrad radyosunda çalındığında bir şok etkisi yarattı
Ve o günden sonra her çalınışında İkinci Harbin bütün cephelerinde savaş bu şarkı süresince durdu
Birbirlerini öldürmek için tetikte bekleyenler bu şarkıyı birlikte dinledi.
Son yıllar hem ülkemiz hem de dünya açısından felaketler yılı oldu,Yangınlar fırtınalar,depremler,Cinayetler, virüs derken,Giden koca hayatlar.
Keşke tüm yıl LİLİ MARLEEN çalsaydı tüm radyolardan ve insanlık hep birlikte dinleseydi
Hep birlikte ölmekten üstelik niçin öldüğünü bilmeden ölmekten çok daha iyi olurdu
Ölüyoruz, durmadan
Ve ölümlerin farkındalığını çabuk unutuyoruz yaşama şarkılar söylemek yerine,
Hepimize yetecek bir dünyayı hiçbirimize yar etmeyen bir çağın ahmaklığına kanıyoruz
Ölürken de öldürürken de haklılık nutukları yapabiliyoruz.
Oysa yaşamaktır haklı olan ve insanın hakkı olan
Yaşamı ölüm karşısında erken mağlup edip kendi elimizle teslim oluyoruz .
Evet Dünya Dostları”HAYAT EN GÜZEL ARMAĞAN ”
Dünyanın yaşayan güzel düşünen insanlara ihtiyacı var.
Bize sunulmuş bu armağanın kıymetini bilmeliyiz.
Kıtaları saran ölüm çılgınlığına daha duyarlı olmalıyız .
Dünya ölenlerle değil yaşayanlarla güzel
Kurdun kuşun ,bütün insanların hakkı var bu dünyada
Hepimize yeter bu kocaman dünya
Hepimizi mesut eder bu dağlar , bu gökyüzü, bu engin denizler
Acılarımıza teselli, sevinçlerimize paydaştır tüm canlılar
Peki dostlar neden SEV KARDEŞİM şarkısını yeni dünyaya söylemiyoruz.
Güneşin sofrasında birlikte oturmak varken,
Neden hep başkasının güneşini karartmaya çalışıyoruz?
Bütün dünyayı saran bu olumsuzluklara rağmen insanlığı yaşatalım. son bulmadan
Düğünlerde halay çeksek ölümlerin yerine, daha çok üretsek,çok çalışsak,Öğrensek,bilgi sahibi olsak,okusak,sağlık kurallarına dikkat etsek,
Ah yeniden çalsa LİLİ MARLEN, yeniden hatırlasak yaşamın güzellğini
Yeniden keşfetsek dağların yaban güllerini, bizi düşlere daldıran dolunayları
Hep birlikte haykırsak yaşamın kutsallığını, hep birlikte şarkılar söylesek
Yeni bir yıl geliyor,tüm dileklerimiz dünyada savaşların,ölümlerin bitmesi,insanların kol kola,gönül gönüle,Türküler,şarkılar söylemesi ve Canım ülkemde,Dünyada güzel günlerin hep olması,Merhamet, Vefa,Güven,Hoşgörü için de Yeni Yılda da birlikte olmak
NE GÜZEL ,NE GÜZEL OLACAK
Ve yeniden bulsak kaybettiğimiz hayatı ,unuttuğumuz değerleri, dostlukları
LİLİ MARLEEN savaşı durduran, yaşamı hatırlatan şarkı…
1941 yılında Alman işgalindeki Belgrad radyosunda çalındığında bir şok etkisi yarattı.
Ve o günden sonra her çalınışında ikinci harbin bütün cephelerinde savaş bu şarkı süresince durdu.
Birbirlerini öldürmek için tetikte bekleyenler bu şarkıyı birlikte dinledi.
…
2016 hem ülkemiz, hem de dünya açısından felaketler yılı oldu.
Keşke tüm yıl LİLİ MARLEEN çalsaydı, tüm radyolardan ve insanlık hep birlikte dinleseydi.
Hep birlikte ölmekten üstelik niçin öldüğünü bilmeden ölmekten çok daha iyi olurdu.
…
Ölüyoruz, durmadan ölüyoruz.
Ve ölüme övgüler düzüyoruz, yaşama şarkılar söylemek yerine.
Hepimize yetecek bir dünyayı hiçbirimize yar etmeyen bir çağın ahmaklığına kanıyoruz.
Ölürken de, öldürürken de haklılık nutukları atıyoruz.
Oysa yaşamaktır haklı olan ve insanın hakkı olan…
Yaşamı ölüm karşısında mağlup edip kendi elimizle teslim oluyoruz ölüm tacirlerine…
…
Dostlar, yaşamak güzel, yaşamak keyifli ve yaşamak bir armağan bize.
Evet dostlar, hayat en güzel armağan…
Dünyanın yaşayan güzel düşünen insanlara ihtiyacı var.
Bize sunulmuş bu armağanın kıymetini bilmeliyiz.
Kıtaları saran ölüm çılgınlığına bir dur demeliyiz.
Dünya ölenlerle değil, yaşayanlarla güzel…
Kurdun, kuşun, bütün insanların hakkı var bu dünyada…
Hepimize yeter bu kocaman dünya…
Hepimizi mesut eder bu dağlar, bu gökyüzü, bu engin denizler…
Acılarımıza teselli, sevinçlerimize paydaştır tüm canlılar.
…
Peki dostlar neden bu ölümüne kavga ve ölümlere övgü?
Güneşin sofrasında birlikte oturmak varken neden hep başkasının güneşini karartmaya çalışıyoruz?
Bütün dünyayı saran bu savaş çılgınlığı ve çığırtkanlığı son bulmadan biz de kurtulamayız bundan biliyorum bunu.
Ama yine de ölmesek diyorum, yaşasak dolu dolu…
Düğünlerde halay çeksek, ölümlerde zılgıt çekmek ve ağıtlar düzmek yerine…
Ah yeniden çalsa LİLİ MARLEN, yeniden hatırlasak yaşamın güzelliğini…
Yeniden keşfetsek dağların yaban güllerini, bizi düşlere daldıran dolunayları…
Hep birlikte haykırsak yaşamın kutsallığını, hep birlikte şarkılar söylesek.
…
Yeni bir yıl geliyor, tüm dileklerimiz dünyada savaşların bitmesi ve ülkemize güzel günlerin gelmesi…
NE GÜZEL, NE GÜZEL OLACAK AH…
YENİDEN ÇALSA LİLİ MARLEEN ve yeniden bulsak kaybettiğimiz hayatı, unuttuğumuz gülümsemeyi.
SAĞLIKLI, HUZURLU, MUTLU YILLARA…
İYİLİK, HOŞGORÜ, GÜVEN , SEVGİ, VEFA, DOSTLUK VAKTİ OLSUN 2023 YILI DOSTLAR…
Kaleiçi Antalya’nın can damarı…
Esnafıyla, yerel kültürüyle, rehberlik-danışmanlık hizmetiyle, ürün kaliteleriyle, modern, hijyenik, profesyonel ekibiyle, cafeler ve restaurantlarıyla, etik alışveriş anlayışıyla, dünden bugüne orijinal saatiyle bir Kaleiçi hayalimizde hep kaldı.
Kısa bir süre önce Balkanlar’da 9 ülkeyi kapsayan turistik bir seyahat yaptım…
Bu ülkelerin birçoğunda Antalya’nın Kaleiçi’ne benzer yapıları görünce kıskandım.
Çünkü, bir türlü görmek istenilen ve turizmin başkenti sayılan Antalya gibi bir markaya yakışan Kaleiçi ile buluşamıyoruz.
Çünkü, öylesine güzel ve değerli bir hale getirmişler ki, hayran olmamak elde değil.
Oysa, Kaleiçi tarihe tanıklık yapan en güzel ve önemli yerlerden biri..
Bunun yanısıra…
Allah’ın her türlü doğal varlığı ve güzelliği bahşettiği Antalya’da, ne coğrafyanın getirdiği portakal, limon, turunç ağaçları ne de kokuları kalmamış maalesef.
Neredeyse her yer, her köşe, her yeşillik betonlara teslim edilmiş…
Antalya’da kültürüne, özüne sahip çıkan çok az sayıda yerler var.
Antalya ile entegre olmuş çok az değerimiz kalmış..
Düşünün, saat kulemizdeki saati bile çalmışlar bizden.
Kimbilir nerede?
Bütün bunları kaybetmemizin ne anlama geldiğini zaman gösterecek bize..
Geçmişten hiç ders almıyoruz..
Hep şunu sormak gelir içimden; “yoksa biz büyüdük ve kirlendi mi dünya?”
Balkanlar, bizlere yakın coğrafya, kültürel benzerlikler, sıcak insanlar…Ve Kadın işbirliği ne güzel, ne güzel.
Kosova’nın başkenti Priştina olmasına rağmen, insan ilişkileri yolumuzu Prizren ile kesiştirdi. Prizren; Kosova’nın sahili olmayan, Arnavutların ve Sırpların daha çok olduğu yerde Türkçe çok konuşulan çok güzel sokaklardan geçerken her yer yöresel köfte dükkanları , yoğurtlu biber turşusu ve nefis soslarla bütünleşiyor.
Genç girişimci eski bir tanıdık Bayan ATER KORO ile buluşma anımız çok heyecanlıydı.
Sohbetler, telkari sanatını atölyesinde yaparak birçok diğer kültürel el emeği ile birlikte tam bir girişimci… Güzel Türkçesiyle bizlere de müthiş ev sahipliği yapıyor.
Dünyada İnsan olmak bu işte… Irk, din, ülke farklılığı değil.
Kendileriyle ortak iki ülke arasında kültürel çalışmalar yapacağız kısa sürede.
…
Size Prizren’i de kısaca anlatmak isterim.
Prizren kenti Şar Dağları’nın eteklerine kurulmuş ve üç taraftan dağlarla çevrili.
Arnavutluk sınırında yer alan Prizren, Kosova’da en fazla Türk’ün yaşadığı şehir. Günümüzde Prizren’de yaklaşık 15.000-20.000 Türk’ün yaşadığı tahmin ediliyor. Şehir nüfusunun büyük bir kısmını ise Arnavutlar oluşturuyor.
Kosova’nın tarihi bir şehri olan Prizren’in nüfusu ise yaklaşık 250 bin.
Osmanlı zamanından kalma çok sayıda tarihi eser barındırıyor. Prizren merkezde 37 cami, 3 Ortodoks Kilisesi, 1 Katolik Kilisesi var..
Ak Nehir olarak bilinen Bistrica Nehri, kentin tam ortasındar geçiyor. Nehrin üzerindeki Bistrica Köprüsü görülmeye değir bir güzelliik taşıyor.
Kosova’ya gelince…
Kardeşliğin, tarihdaşlığın ve gönüldaşlığın diyarıdır Kosova.
Resmî adıyla Kosova Cumhuriyeti, Balkanlar’da yer alan ve dünyada sınırlı tanınırlığa sahip, denize kıyısı olmayan bir ülke..
Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir ele benzeyen Anadolu kıtasına batının açtığı kapıya benzer Balkan coğrafyasının göbeğinde yer alır.
Resmi bir para birimleri yok, şimdilik EURO kullanıyorlar.
…
Bu güzel coğrafyayı hem işbirliği açısından, hem kültürel paylaşımlar açısından tatil günlerinize mutlaka yerleştirin.
HAYAT PAYLAŞTIKÇA GÜZEL, HAYAT GEZDİKÇE GÜZEL DOSTLAR.
Sevgiyle kalın…
Dün akşam muhteşem bir “BAHAR KONSERİ” izledim, bahar mis gibiydi.
Bu müzik şöleninde baharı çok güzel parçalarla çağırdık, herkes eşlik etti.
Meğer virüsler, savaşlar, ekonomik sıkıntılar, kargaşalar derken stresle geçen ömrümüzün bir gecesinde “bahar şarkıları” dinleyip kendinden geçmeye ne çok ihtiyacımız varmış.
*
Opera kültürlü sanatçımız sevgili Esra Arslantürk Serbest, bizi romantizme davet ederken baharı kutluyorduk adeta.
Hareketli şarkılarla coştuk.
Orkestrayı seyre dalarken, “baharı bekleyen kumrular” gibiydik.
“Her baharda aşık oluruz” dedi sevgili Esra Hanım, aşık olduk, sıra yaz çiçeklerinde.
Baharın çiçekleri birbirinden özel seçilmiş şarkılarla açmak üzereyken “İKİNCİ BAHAR”la BAHAR GÖNLÜMÜZE GİRDİ.
İyi ki gelmişiz baharı kutlamaya.
Meğer, “Santiago, Funi Culi Funi Cula, Cielito Lindo, Adio Cerida” gibi baharı anlatan ne güzel şarkılar varmış.
Ve yine “baharı anlatan” bizim şarkılarımızdan bir demet.
Nağmeler arasında kendimizden geçerken, ince esprileriyle şık bir hanımefendi de o güzel sesiyle yorumluyor.
Değmeyin keyfimize…
Salon dopdolu, müzik severler bahar şarkılarına eşlik ediyor, herkes mutlu.
Daha önemlisi, müthiş bir orkestra.
Klasik ve Türk motifli müzik aletlerinden adeta tek bir ses çıkıyor.
Burada orkestra elemanları profesyonelliklerini gösteriyor, en önemlisi de müzik telleriyle Esra hanımın eşi Sonat Serbest de eşlik ediyordu.
*
Evet, Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde dikkat çeken, harika ötesi bir konser izledik, yaşadık.
Müzikseverler uzun zamandan beri böylesine solo konserlere özlem çekiyordu.
Dünyanın sıkıntılı olduğu bu süreçlerde müzik ve sanat, motivasyon için ilaç gibi geliyor insana.
İzleyenlere “güzel bir bahar akşamı” yaşatan sanatın bu güzel temsilcilerini ve emeği geçen herkesi bir kez de daha yürekten kutluyorum.
Ne güzel, ne güzel bir geceydi, sizler ne güzeldiniz.
Teşekkürler… Alkışlar…